Blog Widget by LinkWithin
Blog Widget by LinkWithin

İKİ SIFIR BİR SIFIR DUASI...


İki sıfır sıfır dokuzlu zamanlara, bugün veda ediyorum. Bir takvime göre, uzun görünen kısa bir şeyin başlangıcı yakın… Madem öyle, ben de güzel dileklerde bulunurum. Adını "iki, sıfır, bir, sıfır " duası koyuyorum. Şöyle başlıyor:


Bu yeni zamanda...şöyle devam ediyor:


Sevdiğim kim varsa, kendim de dahil, sevebileceğim ...herkes de dahil...


Sağlığı iyi olsun…

Kalbi ritmini çalsın. Yanakları kiraz pembesi, dudakları bal olsun. Teni sıcak kalsın, enerjisi dışına taşsın. Ciğerlerinden nefes, midesinden gurultu, bacaklarından güç eksik olmasın. Kanı bol olsun, damarlarında dönüp dolaşsın.


Sevdikleriyle bir arada olsun…

Kolu kollarına değsin, gözü gözlerinin içine baksın. Lafları birbiriyle başlasın. Nesi varsa bölüşecek biri olsun; nesi yoksa bulup getirecek biri olsun. Bu birileri az ama öz olsun. Bazıları dünyada tek olsun. Sevgisinin tamamını harcasın. Harcasın ki, ona büyük bir miras kalsın.


Sevmekten bıkıp usanmayacağı biri olsun…

Onun yeri ayrı olsun. Onu soysun, başucuna koysun ama yalan uydurmasın. O her şeyine, her haline tanık olsun. Bir hareketiyle güldüren, bir hareketiyle ağlatan olsun. Duyguların hepsi onda olsun. Kalbi buna teslim olsun. Bütün şarkılar onu anlatsın. Aşık olsun, sırılsıklam olsun. Kurumasın.


Yapmaktan bıkıp usanmayacağı bir işi olsun…

Başarının gerçek adının bu olduğunu unutmasın. İbadet eder gibi, bu keşfini her gün yeniden kutlar gibi, onu yapıp dursun. Yaptıkça daha iyi yaptığını görsün. Daha iyi yaptıkça bunu başkaları da görsün. O başkalarının bunu gördüğünü, dış gözüyle görsün, iç gözüyle işine baksın.


Neşesi bol olsun…

Kendini mutlu etsin, durduk yere neşelenmek nedir bilsin. İçinde bir şey durup durup zıplasın. Duydukları gördükleri onu gıdıklasın, kahkaha attırsın. Gürültü çıkarsın. Saçma şeyler söylesin. Çocuklukta en şımardığı ana, sık sık gidip gelsin. Nereye gidip geldiği bilinmesin.


Değiştirmek istedikleri değişsin…

İçte ve dışta, iyi günde ve kötü günde tadilat yapsın. Eskilerini atsın, ruhunu havalandırsın. Kapıda hep kamyonu dursun. Dilediği yere taşınsın. Kendinden taşınmak isterse, içindeki güç, dışındaki sevgi ona yardımcı olsun. Bileği, bütün alışkanlıklarıyla, bağımlılıklarıyla güreşsin.


Bir şey ona sürpriz olsun…

Günlerinden bir günü, bir pakete sarılı olsun. Açılınca içinden hiç beklemediği güzel bir haber çıksın. Bu gün üç yüz altmış beş 'ten herhangi biri olsun. Öylesine bir pazartesi, arkaya kavuşturduğu ellerinde, unutulmaz bir salı saklasın. Öyle tahmini mümkün olmayan bir şey olsun ki bu, "hayatın zekasını" anlatsın.


Bir hayali gerçek olsun…

Bir hayale gözünü yumsun. Peşinden koşup onu sobelesin. Hayalini kendinden saklamasın. Bir çizgi filmde olduğunu, her şeyin mümkün olduğunu unutmasın.


Bu duayı okusun. Kendi sesiyle duysun. Duası gerçek olsun. Her kelimesine şükretsin. Tek satırına nazar değmesin.

AMİN
nokta

VAVİEN


Geçen hafta cumartesi gittik VAVİEN'e...Yağmur ve Durul Taylan filmi.... küçük bir kasabada yaşayan bir ailenin öyküsü ...filmi izlerken en çok neyden etkilendim diye düşündüm...ve karar verdim...yalınlık...


filmde kadro gerçek oyunculardan oluşuyor...bunu sevdim...özellikle de Binnur'u...filmde sevdiğim şey de komedi ögelerini barındıran bir gerilim filmi yapmaya çabalanması...çabayı hissettim ama standart komediye alışık Türk seyircisi için zor bir film... özgür ruhlu ve farklı olan Engin Günaydın ve ekip desteklenmeli...aksaklıklar elbette var ama ilk deneyim için farklı...


Beklentisiz gidin...


AVATAR


Bu cumartesi nihayet gittik AVATAR'a...Kabul ediyorum geçen hafta ben gitmek istememiştim ve başka bir filmi izlemiştik...(vavien...bir ara yazarım onu da)


Bilim kurgu filmlerini pek sevmem aslında ama AVATAR bir ilk...öncelikle muazzam bir emek var...hikayeyi anlatmak istemiyorum zaten okumuşsunuzdur sağda solda...mavi ırk olan NAVİ'ler ve biz İNSAN'lar...


aslında bana sorarsanız ben NAVİ olmak istedim...ve öyle bir yerde yaşamak...hem de çok...benim gibi doğa aşığı birisi için NAVİ'lerin hayvanlarla ve bitkilerle olan iletişimini gördükçe İNSAN olmak istemedim pek...


Filmde en çok her şeyin olması beni mutlu etti...bir tutam doğa, bir tutam aşk, bir tutam mücadele, bir tutam gözyaşı, bir tutam naiflik, bir tutam kirletilmemişlik...gibi gibi...


Tavsiye ederim gitmenizi yalnız film 2 saat 45 dak...ve biletinizi önceden alın...Sevgi'lim bir gün önceden netten zor aldı...duyurulur...


Gidin de dünyamızı mahveden bizleri izleyin lütfen...

NİCE MUTLU YILLARA!...




Turkish

Yaşamın kaynağı sevgi ise sevgi bir tutku, tutku bir amaç, amaç bir şeyleri birileriyle paylaşmaksa, paylaşmak dostluk, dostluk hatırlamaksa eğer hep aklımdasınız !Yeni yılda da dostluğumuzun daha da pekişmesi ve ebedi olması dileğimle daha nice mutlu yıllara!


English

On the threshold to the New Year very best wishes to you and your family. May the New Year bring you and your loved ones joy and happiness.

German

An der Schwelle zum neuen Jahr wünsche ich Ihnen und Ihrer Familie von Herzen alles Gute. Möge Ihnen und Ihren Lieben das neue Jahr viel Freude bringen.

French
Au seuil de la Nouvelle Année je viens vous présenter mes voux les plus sincères pour vous et votre famille. Que 2..vous apporte, ainsi qu´aux vôtres, de nombreuses joies.

Ukrainan
Az új év küszöbén kívánok Önnek és családjának szívbol minden jót. Hozzon Önnek és szeretteinek az új év sok örömöt.

Italian
I migliori auguri per il Santo Natale e per un gioioso Anno Nuevo. Portuguese Desejo um Feliz Natal e um ano de 2008. repleto de felicidades e realizações para você e sua família!

Chinese
Shen Dan Kuai Le Xin Nian Yu Kuai.
.
.
.

uzlaşmak değil anlamak...

İletişimin amacı bana göre uzlaşmak değil anlamak....
kadınlarla erkeklerin anlaşamamasının nedenleri arasında "doğaları" var bana göre...erkek avcı...eve getiren, evi besleyen, dolayısıyle gücü ile öne çıkan biri...kadınsa getirilenlerin paylaşımını sağlayan...ve hep aklını kullanmak durumunda...biri kollarını çalıştırırken diğeri düşüncelerini geliştirmekte...
ama kadın anlatmak istiyor...erkek dinlemiyor gibi yapyor ya da hemen bir çözüm buluyor...halbuki kadın paylaşmak istiyor...
evet inanıyorum aşkın yaşını çiftler belirler...ne kadar süreceği bilinmez...aşk dediğimiz şey 100lük skalada en tepe...aşk demek 100 demek...daha yukarı çıkma şansımız yok... aşağı inmeye mecburuz bunu kabul edelim...aşkın sonsuza kadar sürmesi gerekmiyor...onun yerini önemli bir duygu alıyor: olgunlaşmış sevgi...
aşkın ömrünün ne kadar olduğu bizim birlikteliğimizi belirlemiyor...
aşkın süresinden çok neye dönüştüğü önemli...

Asla Kabul Etmeyeceğim Tek Şey

...
"Heyecanlı olmamla ilgili yapılan eleştiri!
Bakın şimdi;

Eğer karşınızdaki insanda heyecan yoksa, bilinki bitmiştir işi.

İşte eleştirin esas şimdi!

Heyecanının bittiği gün, acilen heyecanlanmalısındır ki hayata dönesin, ömrün uzasın!

Eğer bir gün bu güzelim ülkede, bu güzelim ülke için heyecanlananlar kalmaz ise, insanlar heyecanlarını kaybederlerse, heyecansız insanlar ülkesi olursa bir gün burası, sonumuz esas o zaman gelir bence.

Bu da aklımıza kazınsın iyice!

O yüzden asla, ama asla, ne bana ne de bir başkasına:

“Bu ne heyecan yahu, sakin ol hele!” demeyin ve bence olaki heyecansızsanız siz de, acilen kendinize heyecan duyacak bir şey edinin.

Herhangi bir şey. Neyse ne!

Bir insan yaşadığı aşk için heyecan duymuyorsa dibine kadar aşık değildir,

Bir insan yaptığı iş için heyecan duymuyorsa, çok zor durumda demektir.

Öyledir...

Hem inanın bana, hayatta heyecan duyulacak sonsuz sayıda şey var.

İnsan havada uçan kuşa bakıp heyecan duyabilmelidir aslında.

Yaşadığının farkına varmayı bilebiliyorsa,

Her anın kıymetini bilmeyi tercih ediyorsa.

Siz yeter ki heyecanınızı korumayı, ona yüreğiniz gibi bakmayı bilin, gerisinden korkmayın.

Hep!

Her dakika.

Kimisi anlam veremiyor buna. Çocukça, şımarıkça, sapıkça ve aptalca buluyor mesela.

Nasıl bulurlarsa bulsunlar kardeşim.

Ben böyleyim ve heyecanı kalmayanlar için üzülmeye devam edeceğim.

Herkesi heyecanlandırmaya çalışmaya da devam edeceğim, kendi çapımda.

Ha şimdi bunları okumuşken bir dönüp düşünün bakalım;

Sizi neler heyecanlandırıyor ve siz nelerden heyecanlandığınızı unutmayı tercih ettiniz?

Olmuştur yapılmıştır bir hata.

İnsanız nasıl olsa...

Ama,

Henüz vakit varken, hemen farkına varın derim.

Hatanın neresinden dönerseniz kardır ya,

Başlayın acilen heyecanlanmaya!"
Yonca TOKBAŞ
;-)
"dibine kadar katılıyorum"

2010' 6 kala!!!

yeni yıla 6 kala; mutlu yaşamın beş sırrı bana göre şöyle;

Birinci Sır: Kendine Karşı Dürüst Ol! ( her zaman)

İkinci Sır: Hiçbir Şeyden Pişman Olma (asla)

Üçüncü Sır: Sevgi Dolu Ol (hayat sevgidir, sevgiyi kaçırırsan inan hayatı da kaçırırsın!)

Dördüncü Sır: Anı Yaşa (şimdi! şimdi! şimdi!...geçmiş ve geleceğe odaklanma...)

Beşinci Sır: Aldığından Daha Fazlasını Ver( yanında asla bir şey götüremiyorsun...tecrübe ile sabit dört yanda...sen en iyisi arkanda bir şeyler bırak...

Sonuç: :-) uygula artık ne duruyorsun

nokta

.

DAHA İYİ OLMAK İÇİN...


“Mutluluğumuz veya sefaletimiz en çok içinde bulunduğumuz koşullara değil, bizim bu duruma yönelik tavrımıza bağlıdır.” demiş Martha Washington ...




Yıllardır insanı anlamak, tanımak için uğraşıyor bilim. Ve elbette biz, kendimizi daha iyi tanımak için, kendimizi anlamak için uğraşıyoruz. Eşimizi, çocuğumuzu tanımak, anlamak için uğraşıyoruz.



Neden? Daha iyi anlaşmak, daha iyi hissetmek, daha mutlu olmak için mi? Bu halimizden/tarzımızdan kim sorumlu? Çevre mi? Aile mi?


Ne çevremizin basit bir ürünüyüz, ne de anne babalarımızın genlerinin bir sonucuyuz, bence durum ne yazık ki daha karmaşık. Tarzımızı oluşturan şeylerden en önemlisi düşünce kalıplarımız.



Prof. Martin Seligman pozitif düşünce kalıplarına dikkatimizi çekiyor. Dünyada 2 tür insan var, iyimserler ve kötümserler diyor Psikolog Seligman. Yaşadıklarımızı nasıl değerlendirdiğimiz ve nasıl yansıttığımız ile ilgili başımıza gelen her şey. Çarpıcı değil mi?


İşte Psikolog Martin Seligman’ın başlattığı Pozitif Psikoloji akımı;

• Neyin yanlış gittiğine değil, neyin ya da nelerin doğru gittiğine,

• Kişilerin zayıflıklarına değil, güçlü oldukları yönlere/zamanlara odaklanır. Aynı yeteneklere sahipmiş gibi görünen insanların neden çok farklı karakterleri var?

Bazıları her zaman bardağın dolu tarafını görürken, neden bazıları için her zaman bardağın yarısı boştur? Siz iyimser misiniz? Kötümser mi? En yakın arkadaşınız, eşiniz iyimser mi – kötümser mi? Haydi birlikte bakalım.



Bir şeyler kötü gittiğinde, iyimserler bunu bir talihsizlik anı olarak görürken, kötümserler bunu genelleştirirler, yani sürekliliğe bağlarlar. “Bu tür şeyler hep bana oluyor ve etkileri de sonsuza kadar sürüyor.” Bir şeyler kötü gittiğinde, iyimserler bunun özel bir durumdan kaynakladığını farkına varır; kötümserler bunu tüm hayatlarına yayılmış görürler. “Bu tür şeyler hep bana oluyor ve hayatta yaptığım her şeyde böyle oluyor.” Bir şeyler kötü gittiğinde, iyimserler kontrolü ele alırken, kötümserler herkesin onların karşısında olduğunu düşünüp depresyona girerler. “Bu tür şeyler hep benim başıma gelir, çünkü ben şansızım, umutsuz ve aptalım.” Siz ne diyorsunuz? Çevrenizdekiler? En yakın arkadaşınız ne diyor? Ya eşiniz? Peki, söyleyin bakalım; siz iyimser misiniz? Kötümser mi? En yakın arkadaşınız? Eşiniz? Ya onlar? …



Ben bir iyimserim…:) Mutluyum, iyimser olduğum için. Sağlıklıyım, güler yüzlüyüm ve başkalarını da güldürebiliyorum. Yeniliğe ve değişime açığım. Kendimi seviyorum, kendime saygı duyuyorum, kendime güveniyorum. Güzelim, gencim…:) tamam, tamam bu kadar yeter dediğinizi duyar gibiyim.



Ha, unutmadan, yarım bardak su da yetiyor, susuzluğumu durdurmaya, daha fazlası için sürahi bulunduruyorum masamda…:)



Merak ettiğinizi tahmin ediyorum. Bir şeyler kötü gittiğinde iyimser ne der? Diğer iyimserleri bilmiyorum. Ben bir şeyler kötü gittiğinde; “Bu hatayı yaptığımda çok yorgundum, bir dahaki sefere iyice dinlenip öyle başlayacağım.” “Seni yeterince dinlemeden karar verdiğimi anladım, bir daha ki sefere dikkatle dinlemek için daha büyük bir çaba göstereceğim.” “Geç kaldığım için üzgünüm, bir daha ki sefere daha erken yola çıkacağım, farklı bir yol deneyeceğim.”


İyimser misiniz? Kötümser mi? Siz başınıza kötü bir şey geldiğinde ne diyorsunuz?

.

.

.

Herkesin bir kimsesi bir de kimsesizliği...

kimseli ya da kimsesiz

“… Bir zamanlar kendime: ‘Hayatı anlamak mı, hayatı yaşamak mı?’ diye sormuş ve anlamayı, dahası anlamaya çalışmayı ve anladıklarımı da yazmayı seçtiğimde, orada kimsesizliğimin, kimselerimden hakiki olduğunu bütün çıplaklığıyla görmüştüm; ben aslında o gün bugündür kimsesizim… Bu yüzden birileri, olsa olsa kimsem değil, kimsesizliğim oluyor benim…Hayat ve ilişkiler, kimsesizliğinizi kavramanız için çok fırsat sunar size; gerisi size kalmıştır…Ya inanır ya da avunmayı sürdürürsünüz.Bu konuda gerçekten özgürsünüzdür. ”

“…Deliler, şizofrenler, filozoflar ve şairler dışında herkesin bir ‘kimsesi’ vardır; tabii bir de genellikle yok sayılan kimsesizliği… Çünkü insan, hep kimsesine bakan, kimsesizliğini ise inadına yadsıyandır… Bu yüzden ‘derdini söylemekle ona çare bulmanın aynı şey olmadığını’ anlayıncaya dek, hep ağlaya sızlaya koşar dururlar kimselerine; çünkü insan, sürekli avunması ve avutulması gereken bir varlıktır.”

[Yılmaz Odabaşı, Herkesin bir kimsesi bir de kimsesizliği]

OLUR BAZEN

Olur bazen;

Sonlar, kendi saçmalıklarına dönüşmek için vardır.
Başında olanlara bakmaya mecalin kalmadan, rüzgârın tuhaf sersemliği, seni bir oraya, bir buraya uçurmaya çoktan başlamıştır.
“Ne yapalım, uçalım bari” diyebilmekse; elindeki kelimelerle kurulabilecek, en anlamlı cümledir.

Olur bazen,
Boşuna koştuğunu sanırsın ardından; durduğunda, hayat yine senden önce davranmıştır. Ah ulan dersin ben bu hayatın taa…

Olur bazen Ellemeyiniz…

Olur bazen;
Hayat kimileri için daha zor geçer, kimileri için ön koltuğa ayrılmış gazi şıklığında oysa, kimileri içinse sadece geçer, olması gerektiğinden, imkanlar dahilinin toplamı neyi verirse artık.Bitmesine yakın korkar mı insan? Tuhaf… Ne korkusu, büyük bir şölen olmalı… Heyecanlı…

Olur bazen;
Olabildiğince zerresin hayatın içinde, olabildiğince küçük belki de, her neyse; sürüklendiğini sanırsın, tırnak aralarında deriler; tutunduğunu sanmıştın oysa, tutunulmayacak ne varsa tırnaklamışsın bilmeden, intikam alırcasına…

Olur bazen;
Kiraz mevsiminin kısalığındandır, istediklerinin, bir diğerini ilgilendirmeyişi…

Olur bazen;
Ardını döndüğünde tuzu kalır, sonra posası, sonrasında kazımak için bir spatula; gerisi tamamen senin el becerin… Neyse, olur bazen; çok düşünmemeli.

Nokta

???

kendim, onun yerinde olmak istemedim...
nokta
(hisler yanılmaz...;-))
.
.
.

mış gibi hayatlar...

bana uzak...

hem de çok uzak...

beni seviyorum

.



birini sevmenin doğru zamanı?...

birini sevmek ve bunu söyleyecek yüreğe sahip olmak , dünyann en büyük zenginliği....
sevgi cesurca söylenmeli...ailenize, dostunuza, sevgilinize, yüreğinizi ısıtan herkese... ancak konu gönül işi ise seviyorum demenin doğru zamanı var mıdır?...cevap hem var hem yok...biliyorum böyle cevap olur mu diyeceksiniz...ne kadar çift varsa, o kadar ilişki türü var...Ana konular ortak olmakla birlikte; her ilişki nevi şahsına münhasır... kendince bir lezzeti, şekli ve biçimi var...
bana göre seni seviyorum demek bir çeşit yemindir...Sevgi benim kalbimde çarşaf değiştirme hızı ile değişmez...Bu yüzden başladığım her ilişkide, seviyorum demeyi sevmem...Birini tanımadan, gerçek hallerini görmeden, birlikte kötü gün atlatmadan sevmeyi beceremem...
öyle hissetsem bile ilişkinin başlarında bunu dillendirmem... kalbime dönüp sorarım: şimdiye kadar gördüğün kısmını mı sevdin?...öyle ya film yeni başlamış, daha ne katil belli ne ortada uşak var...Baş kahramanın ne yapacağı da muamma...neyi sevdim ki?...
Bir erkeği sevmem için kriterlerim var...
öncelikle vicdan sahibi biri mi?... Çalışan, üreten, düşenen bir beyni var m?...Çevresine, ailesine davranışları nasıl?...Bunlardan geçer not almış her birey, ilk olarak insan sıfatıyla sevgimi kazanır...Bundan sonrası ortalama paydalarda buluşabilirsek zaten yürür gider...Hayatımda herşey yolundayken yanımda, ilk başım skıştığında ortada yoksa, böyle birini sevmem mümkün değil...Bu durumu anlamann yolu da zaman olduğuna göre...
Gönül işine mantık girer mi?...girerse bu sevgi midir?...kesinlikle evet...Akıl yürütmeden, rüzgarın götürdüğü yere gitmek, aşktır...Sevgi dediğin ruh, akıl ve mantık üçlemesinin birlikteliği ile yürümelidir...tanştığımızın ikinci haftasında, bir adama seni seviyorum dersem, üç ay sonra aynı adamla bir ömür boyu geçiremeyeceğime karar verirsem, o sevgiyi ne yapacağım?...Eskimiş sevgiler dolabına kaldırırım herhalde ya da kırpıp kırpıp yıldız yaparım!!!
ama ben dedim işte.:-)...
hem de o anda hiç bir şey düşünmeden...
hayırlılara vesile artık ;-)
nokta

SADE-LOVERS ROCK


SADE - Lovers Rock

Kimim Ben?

Fotoğrafım
Antalya, Türkiye
Beni bir temmuz sıcağında sarmışlar..Onlar için bir gurur olmuşum..Büyüyüp doruğa çıkınca artık,iyi ki doğdum deyip durmuşum..Bana yalın incelik çok yakışır:).Yaşam bu düşüncelerde çakışır..çaresizlere herkesler bakışır, gücümle adımı korumuşum..sorardım babama şu nedir, bu nedir?..Okudum öğrendim bilim çok kökenlidir..Yaşamın yolları dikenlidir..bazen ellerimle yürümüşüm..Bir söylediysem iki kez dinlerim..aklımla kötülükleri önlerim..Dilerim iyi gün görürüm... ... Bu bloğu kendim için açtım bir de sevdiğim blokları tek elden okumak için...Onları okumak ve yorum yapmaktan, umarım kendimce bir şeyler karalamayı unutmam:)


Takip ettiklerim

N'oldu bu dolar?

Translate to ..Çevir istersen

Manşetler

Related Posts Widget for Blogs by LinkWithin

İzleyiciler

Sinemada Bu Hafta

EkleBunu Sosyal paylaşım Butonu
Bloglar Alemi - Yorum Blogları
EkleBunu RSS Ekle Butonu