Blog Widget by LinkWithin
Blog Widget by LinkWithin

YAŞAM



PABLO NERUDA-II

Kraliçe seçtim seni.

Senden boylu, boylular var.

Durular var, senden duru.

Güzeller var, daha güzel.

Ama kraliçe sensin.

Yürürsün sokaklarda

Kimse tanımaz seni.

Kimse görmez kristal tacını,kimse bakmaz

geçerken ayağına serdiğim

o görünmez

kızıl altın kilime.

Ve görünce seni

Çığrışır tüm ırmaklar

Bedenimde,Çanlar

Titretir gökyüzünü,

Ve bir ilahi doldurur evreni.

Yalnızca sen ve ben

Yalnızca sen ve ben, sevgilim,

Kulak ver ve dinle



Pablo Neruda

NİELS HAV


Aptallar

Aptallar dolaşıp duruyor dünyada

rüzgarın etkisiyle, açılıp kapanan

kalın kafalı bir kapı gibi.

Herkes dinliyor sesini,

kaçınılması zor olan bu sesi;gıcırdayarak

yalan yanlış kulak tırmalayan sesler

ve inanılması güç konuşmalar.

Her düşünceyi etkileyen,

Zaten bunların tek amacı;

tamamen saçmalık.

Kimse birşey anlamıyor.

Bu denli saçmalıktan.

Yiyoruz yemeğimizi,

bu aptal kapının sesine kulak vererek.

İradesiz gürültü sürüyor gece boyu;

uykumuza girip,ve düşümüze karışıyor.

Her defasında, bittiği sanıldığı anda,

başlıyor yeniden.

Kapı, sesinin çıktığınca

ve küfrederek konuşuyor kendi kendinle.

Aptallar böyledir işte.

...

Nükte

Doğru sözcüğü bulamadan,

bir ömür geçirebilir insan

sözcüklerin eşliğinde.

Macar gazetelerine sarmalanmış

zavallı bir balık gibi tıpkı:

öncelikle ölüdür,

Macarca bilmez üstelik.


Niels Hav (d.1949, Danimarka) Çeviren: İsmail Haydar Aksoy


...


KARANLIKTA KERTENKELE AVLAMAK

Cinayetler işlendiği sırada biz
farkında bile değildik göl kıyısında yürürken.
Sen Szymanowski’den söz açtın,
köpek bokunu didikleyip duran
bir kargayı inceledim ben.
Tutsağız kendi içimizde her birimiz
önyargılarımızı koruyan
bir cehalet kabuğu kuşatmış çevremizi.

Dünyayı bir bütün olarak görelim diyenler
Himalayalarda yaşayan bir kelebeğin
etkileyebileceğine inanırlar bir kanat çırpışıyla
Güney Kutbu’nda iklimi. Belki doğrudur.
Ama tanklar daldı mı bir yerden içeri
et ve kan damlamaya başladı mı ağaçlardan
kalmaz ki teselli.

Gerçeği aramak, kertenkele avlamaya benzer
karanlıkta. Güney Afrika’dan geldi üzüm,
pirinç Pakistan’dan, hurma ise İran ürünü.
Sınırlar açık olsun diyenleri destekliyoruz
meyve ve sebze için,
ama kıvırıp kaçmaya çalışsak ne kadar
kıçımız yine de arkamızda hep.

Gazetelerin içlerine gömülüdür ölüler,
etkilenmeksizin oturalım diye
cennetin dış mahallelerinde bir sıraya
ve kelebekler görebilelim diye düşlerimizde.

(Türkçesi: Kemal Özer – Gülşah Özer)

...


BENİM MÜTHİŞ KALEMİM

Kullanılmış bir kalemle
yazmayı yeğlerim ben
sokakta bulduğum
ya da hediye dağıttığı bir tükenmezle
bir elektrikçinin
bir benzinci ya da bir bankanın.
Salt bedava diye değil,
düşünürüm ne katacağını da ondan
böylesi bir kalemin yazma eylemine,
bir emeği katacaktır, bir çalışkanlığı,
nitelikli işçilerle büro çalışanlarının terini
ve gizemini bütün varoluşun.

Dolmakalemle özenli şiirler yazardım eskiden
-hiçbir şey hakkında olan arı şiirler-
şimdiyse dışkı olsun istiyorum kağıdımda
gözyaşı ve sümük olsun.

Şiir o sinameki insanlar için değildir!
Dow Jones endeksi kadar dürüst olmalı bir şiir
yani gerçeklik ile blöften bir karışım.
Nelere fazla duyarlı olmuştu ki insan?
Çok az şeye.
Bunun için bono piyasasından ayırmam gözümü
ve o ciddî kağıtlardan. Borsa da
gerçekliğe ilişkin – tıpkı şiir gibi.
Bu yüzden böylesine mutlu ediyor beni
bu tükenmez, bir bankanın hediye dağıttığı
ve benim kapkaranlık bir gecede bakkalın kepenkleri
önünde bulduğum. Köpek sidiği kokuyor hafifçe
ve müthiş yazıyor.


(Türkçesi: Kemal Özer – Gülşah Özer)

...

Niels Hav,

"Danimarka 1949 yılında Lernvig’de doğdu. Danimarka’nın yaşayan en güçlü şairlerinden biri olarak tanınmaktadır. Biz Buradayız adlı şiir kitabı pekçok ülkede ses getirmiştir.Yayımlanan 5 şiir kitabı ve 3 kısa öykü kitabı bulunmaktadır. Şiirleri dolayısıyla Czeslaw Milosz ve Les Murray ailesine, öyküleri dolayısıyla Anton Çehov ailesine dahil olduğunu belirtmektedir. Eserleri onu aşkın dilde çevrilen şair, en büyük açılımını Kanada’da yapmıştır. Avrupa başta olmak üzere, Asya, Güney ve Kuzey Amerika’da pekçok ülkeyi gezmiştir. Eserleri Arapça, İtalyanca, Türkçe ve Çince’ye de çevrilmiştir. Danimarka Sanat Konseyi Şiir Ödülü başta olmak üzere birçok ödüle değer görülmüştür. Piyano sanatçısı Chiristina Bjorkoe ile evli olan Niels Hav, halen Kopenhag’da yaşamakta ve geçimini yazar olarak sağlamaktadır. "

DENİZ GEZMİŞ-SON MEKTUP

Baba


Mektup elinize geçmiş olduğu zaman aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne kadar üzülmeyin dersem yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum, insanlar doğar, büyür, yaşar ölürler, önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben erken gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de düşmeyeceğimden şüphen olmasın, oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir, o bu yola bilerek girdi ve sonunda da bu olduğunu biliyordu.


Seninle düşüncelerimiz ayrı ama beni anlayacağını tahmin ediyorum.Sadece senin değil, Türkiye'de yaşayan Kürt ve Türk halklarının da anlayacağına inanıyorum. Cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara'da 1969'da ölen arkadaşım Taylan Özgür'ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul'a götürmeye kalkışma, annemi teselli etmek sana düşüyor, kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun bilim adamı olmasını istiyorum, bilimle uğraşsın ve unutmasın ki bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir, son anda yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir seni, annemi, abimi, kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşi ile kucaklarım.


Oğlun Deniz Gezmiş

CAN YÜCEL


Sevgi Duvarı / Can Yücel

Sen miydin o,
yalnızlığım mıydı yoksa
Kör karanlıkta açardık
paslı gözlerimizi
Dilimizde akşamdan kalma bir küfür
Salonlar piyasalar sanat–sevicileri
Derdim gülüm insan arasına çıkarmaktı seni
Yakanda bir amonyak çiçeği
Yalnızlığım benim sidikli kontesim

Ne kadar rezil olursak o kadar iyi
Kumkapı meyhanelerine dadandık
Önümüzde Altınbaş,
Altın Zincir, fasulye pilakisi
Ardımızda görevliler, ekipler, Hızır Paşalar
Sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
Öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
Çöpçülerin elleriyle okşardım seni

Yalnızlığım benim süpürge saçlım
Ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi
Baktım gökte bir kırmızı bir uçak
Bol çelik bol yıldız bol insan

Bir gece Sevgi Duvarını aştık
Düştüğüm yer öyle açık öyle seçik ki
Başucumda bi sen varsın bi de evren
Saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
Yalnızlığım benim çoğul türkülerim
Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

MÜZİK HARİTASI


http://www.gracenote.com/map/

linkteki haritada istediğiniz ülkenin üzerine geldiğinizde o ülkenin müziğini dinleyebilirsiniz...Keyifli dinlemeler...




SUNAY AKIN


BİRARAYA
eşit olmadığı
söylenir insanların
aynı boyda olmayan
beş parmağı gibi bir elin
oysa uzanır
nice yorgun
emekçinin dudağı
su dolu avucuma
elimin
eşit olmayan
beş parmağını
getirince biraraya
.
...

ALACAKLI
Yol kenarlarındaki
yağmur mazgallarını
kumbara sanıp
harçlığımı atardım
bu yüzden
en çok denizden
alacaklıyım...

ZBİGNİEW PREİSNER

Adamı uyuşturan

Zamanı ağırlaştıran besteci...

Dinlenilesi...




FİKRET OTYAM


Bugün beni çok mutlu eden bir tablo hediye aldım...Babam güzel sanatlar master programında bir tanıdığımıza matematik dersi vermişti, onun karşılığında kendi yaptığı tabloyu hediye göndermişler...İşte tablomuz...Bana buram buram Fikret Otyam hatırlattı...Gittim ona, düştüm aşağıdaki satırlara....

...
"Kolay mı? Hem hükümran olacaksın, hem ölümsüz olacaksın! Hem bu dünyada kavgada yumruk sayılmayacak ömrün olacak, hem kefenin cebi varmış gibi, hem bu dünyaya kazık çakacakmış gibi, hem elini uzatıp yıldızları toplayacakmış gibi yaşayacaksın!


Ya medeniyet dediğin takma dişli canavara teslim olacaksın ya anandan atandan duyumsadığın doğal yaşamı ona buna aldırış etmeden yaşayacaksın.


Yani bugünün birikimini, yarının getirisini sormayacaksın, yani attığın adımını çukurdan sakınmayacaksın, yani güneşi görünce, sabah uyandığında, gelecek gecenin cefasını sorgulamayacaksın, yani vicdanının sesini duyup kulaklarını tıkamayacaksın, yani hainin iğvasına uymayacaksın, yani keçi kılına, Torosların eteğine, mühür gözlü Yörük kızlarına burun kıvırmayacaksın


Yola bir derviş gibi düşeceksin, yazgını yaşayıp, yazgını yazan katibe nanik yapacaksın.


Fikret Otyam kimdir? Anadoludur… Yollara düşmektir…. Anadoluca düşünmektir… Kışın soğuğuna yazın sıcağına bir lokma ekmeği katık etmektir. Dert dinlemektir, dert yazmaktır, dert anlatmaktır.


Keçi kılından çadırlar, kilimler korur seni, hayatın yorgunu yokuşa süren çilesinden... Doğaldır herşey, doğadır aslolan!


Ya buz mavisidir hayat, ya sarı sıcak yanmaktır… Bahar bir söğüt gölgesinde gelir geçer de fark etmezsin… Sonbahar rüzgarı önüne katar seni…"

...

Bir niyazım yani dileğim var sizlerden, derlediğimi şu Barak Türküsü’ndeki sözlere kulak verin lütfen:


“Kaftan Kafa hükmederdi bir zaman


Davutoğlu Süleyman öldü

Omzuyla Kaf Dağını kaldıran

Hamza ile Kahraman pehlivan öldü

Hani ya bu benim diyenler

Milyonunan altınlan sayanlar

Hiç görülmez adam eti yiyenler

Koca devler öldü

Şahmeran öldü

Kalsa bu dünya Muhammed’e kalırdı

Can satın alınsaydı

Nemrut alırdı

Çıkmayan canlara Derman bulurdu

Hekimler hekimi Lokman da öldü”


Sağlıcakla kalınız,Eyvallah canlar… Eyvallah dostlar…
Fikret Otyam"


HANGİ KURT?

Cherokee kabilesinin yaşlılarından biri torunlarına eğitim veriyordu.
Onlara dedi ki:
'İçimde bir savaş var. Korkunç bir savaş. İki kurt arasında.
Bu kurtlardan birisi; korkuyu, öfkeyi, kıskançlığı, üzüntüyü, pişmanlığı, açgözlülüğü, kibri, kendine acımayı, suçluluğu, küskünlüğü, aşağılık duygusunu, yalanları, yapmacık gururu, üstünlük taslamayı ve egoyu temsil ediyor.
Diğeri ise; zevki, huzuru, sevgiyi, umudu paylaşmayı, cömertliği, dinginliği, alçakgönüllülüğü, nezaketi, yardımseverliliği, dostluğu, anlayışı, merhameti ve inancı temsil ediyor.
Aynı savaş sizin içinizde de sürüyor ve diğer tüm insanların içinde de.'
Çocuklar anlatılanları anlamak için bir dakika düşündüler ve içlerinden biri büyükbabasına,
'Hangi kurt kazanacak?' diye sordu.
Yaşlı Cherokee kısaca cevapladı
'Beslediğiniz.'
.
.
.

SAVAŞ

Bizler savaş ölüleriyiz,

Bundan böyle karşı-karşı değiliz.

Bildiririz…

Özdemir Asaf



Teoman - Çoban Yıldızı

"benim için kötü bir gündü"
nokta

ORUÇ AUROBA


---yaşamında, yürüyüp yürüyüp, bir an durunca,çevrene bakıp göreceksin ki, yürüyüşüne şu ya da bu noktada katılmış, bir süre seninle birlikte yürümüş kişilerden hiçbiri yok yanında:


-sen, bir an, "buradayım" demek için durunca,onlar, artık, "orada" olacaklar
-"buradayım artık" bile demeyecekler sana,
"orada"larından seslenerek...
"burada"nda kimse bulunmayacak
-"orada"ndan da kimse seslenmeyecek sana...---

...

yaşamında, genel çizgilerinde,
üç tür şeyle karşılaşacaksın;
1. gelip geçMİŞ şeyler.
2.gelip geçMEmiş şeyler.
3.geLMEyip geçmiş şeyler.

bütün 'şey'lerin, geçmiş ya da geçmemiş,ya da hiç geçmemiş olacak.
(dördüncü durumla-'mantık' sırası içinde sonuncu olması gereken 'şey'lerle-ise,hiç karşılaşamayacaksın)

4. gelmeyip geçmemiş şeyler

...

yaşamında, şunları da yaşayabileceksin;
1) birisini, ona söyleyecek bir şey bulaMAdığın için aramak...
2) birisini, onu artık görMEyeceğini söylemek için beklemek...
3) birisini, onu artık görMEMEYE dayanamadığın için terketmek...

neler yaşamayacaksın ki!...


...


YAZILAMAYAN ZAMAN

Herşeyi yazarım da
zamanı yazamam
-o yazar çünkü beni.

Yazar beni
yavaş yavaş
özenli
-azalta azalta
görkemli

-sanki dolduracakmış
olduracakmış gibi.

Halbuki
sıyırıp düşürmüştür
tırnağımdaki çürüğü
parmağımdaki yarayı
kabuk kabuk
geçirmiştir

-geçerken, sanki
çoğalta çoğalta
yazarak beni:
özenli
görkemli
.
.
.

LİKYA ŞARABI&DÜNYA 2.LİĞİ&ANTALYA



Antalya Elmalı'da iki maceraperest kardeş olmaz denileni başardılar...


Burak Özkan ve Doruk Özkan...M.Ö.4000 sene öncesine yani Hitit dönemine dayanan bölgede şarapçılığın izini sürüp, hayata geçirdiler...eski yazıtlara göre Roma İmparatorları ille de Elmalı şarapları isterlermiş...Çünkü şarap gerçekten kıyakmış...Likyalılar da zaten bu nedenle şarap yapılan bu kente Oeana anda(şarap şehri) derlermiş...

Sonuçta roma imparatorluğunun yıkılması ile şarapçılıkta bitmiş...İşte Özkan kardeşler tam bir iz sürerek 10 yıldır bu konuyu araştırıyorlar...Sonuçta da Likya Şaraplarını ürettiler...

Peki ne mi oldu???Antalyada şarap olmaz diyen Türkiyedeki şarap tadımcılarının inadına, Avrupada derecelere girdiler...10 gün önce de İngilterede yapılan dünyanın en önemli şarap fuarında( Londra Uluslarası Şarap Fuarı) 3000 çeşit arasından DÜNYA 2.liğini kazandılar...

Araştırmacı ve maceraperset Özkan kardeşlere, toprağım adına teşekkürler...Uyandırın devi...

*Bölge şarap tarihçiliği hakkında " www.entelya.com " dan bilgi alınabilir...
*Likya şaraplarının bu ilk ödülü değil, daha önce de Fransada dünyanın en prestijli yarışmasında Challenge International du Vin`de Likya Kızılbel ile gümüş madalya kazanmıştı...

VARAK USTASI VE DENİZİM


"Öyle ki, bir varak ustası, artık bundan böyle beni hiçbir şey şaşırtamaz diye düşünürken, öyle ki artık bunu bile düşünmeyip ölümü beklerken, aniden içeriye ilk aşkı girmiş de elindeki bütün varak yapraklarını düşürmüş gibi...O yapraklar havada asılı kalmış, sonra usul usul, yana yana suya inmiş ve denizi kaplamış gibi... "*
demişti zamanında Ece Temelkuran...
Aynen böyle bir büyü izledim bugün denizimde...


Öyle olmasa deniz bu kadar güzel parlıyor olabilir miydi?
O varaklar o suyun üzerine düşmese hepimiz başı sonu belli hayatlar içinde grileşerek ölmez miydik?
Öyle olsa biz ölmeden çok önce biterdi hayatlarımız.Hiçbirimiz ellerimizden varaklarımızı düşürmezdik...


*Ece Temelkuran 3 Kasım 2006 köşe yazısı..

YANaYANA

Elime bir kibrit kutusu geçti mutfakta dolanırken...Aklıma Kibrit Çöpleri ve İnsanlar üzerine yazılmış yazılar geldi...Açtım kutuyu inceledim insanları:-)..Düş Hekimim Yalçın Ergir'in sunumunu hatırladım bir de..İyi seyirler...

(Düş Hekimim iyi ki varsın, seni tanımadan seviyorum...)

www.ergir.com




YANaYANA (Dus Hekimi Yalcin Ergir / Muzik: "Sekilsiz Inci"- Can Atilla) from dus hekimi on Vimeo.

AYO




"aşk benim için lunaparktaki hız trenleri gibi..."demişti Josh Hollaway hatırlıyorum...;)

katılıyorum

.


OYALANIR OLDUK...


"..zengin olamadım, cok paralar kazanamadım ama cok mutluluklar yasadım, hayattan cok zevk aldım"diyen büyük usta Erol Günaydın'ın o yaşında tüm parasını oyuncaklara yatırdığını, ve aslında ne kadar zengin olduğunu öğrendim ve kıskandım...

TDK' nun sanal sözlük çıkardığını öğrendim ve gülümsedim...

"Merhaba" demenin ve gülümsemenin aslında çok zor olmadığını tam aksine çok kolay olduğunu alışveriş merkezinde ki kasiyere anlatmak istedim ama anlatamadım..

Kalabalıkta kaybolduğumuzu , adres aradığımızı bir kez daha anladım.

Bizi birleştirecek şeylerin ortak değerler olduğunu, dinsizlik veya din temelli değil hukuk devleti olmamız gerektiğine bir kez daha inandım..

Herkesin birbirine yardım edebileceğini ancak "hayatının içine almanın" başka bir şey olduğunu ve bunu kaç kişinin yapabildiğini düşünmeye başladım..

Işığı aydınlığa değil karanlığa götürmenin altını bir kez daha çizdim...kalınca...

Önce okullarımızın bölündüğünü kesin kez anladım..

Türkiye partisinin kurulduğunu öğrendim..

Toprağımda Mardan Palece otelinin açılışı şerefine patlatılan havai fişekleri balkonumdan izleyerek, gökyüzünde ki kuşlarım için üzüldüm...45 kg "Beluga"havyarının , 950 istakozun ve bilmem kaç kilo altın kullanılmasının anlamsızlığını anlamaya çalıştım..

Hele o Paris Hilton'un poz verişine fitil oldum...

Erkeklik geninin sonunun geldiğini okudum.(irlanda'da yapılan bir araştırmadan ancak hemen telaşlanmayın, y kromozonun tamamen yok olması için 5 milyon yıl gerekiyormuş:-))

Kuzey Kore'nin nükleer deneme yaptığını okudum, yeni bir senoryanın fitilinin ateşlendiğine inandım...

Öfff içim sıkıldı, karaldım...

Bir kez daha Candan' a bağıra bağıra eşlik ettim...

Veee Oyalanır olduk...


Ve ayrıldık

Ne varsa sildik herşeyi

O kadar özgür

Bir o kadar yalnız kaldık

Başarırız zannettik

Başardıkça yarım kaldık

Ne üzülür Ne sevinir ama Oyalanır olduk...

Asla istemem

Oyalanmak istemem

Suçlanacaksak eğer

Biraz sen biraz ben

Avunulur mu her zaman

Hayat arsız bir işkence

Ne üzülür
ne sevinir ama Oyalanır olduk

Vallahi görmedim

Mutlu bir gün görmedim

Ama sorarsan yine

Bugünden iyiydim

İnsana insan gerek evet

Geç olsa da bak öğrendim

Üzülürüz seviniriz ama(kader, hayat)

Oyalama artık

Üzülürüz seviniriz yeter(yazık)Oyalama artık

nokta

BOB MARLEY- KUŞ-CESAİRA EVORA VE PAZAR:)


BU ŞEHRİ VE HAYATINI KEDİLERİYLE BİRLİKTE SEVERİM

"İnsancıllığın ve merhamet duygusunun filozofu ve tıp doktoru Albert Schweitzer (1875-1965) solak olmasına rağmen, kedisi hep sol kolunda yatmayı sevdiğinden reçetelerini sağ eliyle yazarmış.

Rivayet odur ki, Peygamberimiz tam namaz için kalkacağı sırada hırkasının eteğine sokulup uyuyakalmış kedinin rahatsız edilmemesini istemiş ve giysisinin o bölümünü kesip kalkmayı tercih etmiş. Bu liste uzar gider, malum.
Kedilere ve kediseverlere aklımın takılmasına gelince; ...

onlar benim gözümde sokaklara serpiştirilmiş Tanrısal armağanlardır. Ama kendimizi evden dışarı attığımızda, bir çöp bidonunun üzerinden bize bakan o tuhaf ve güzel geometriyi fark etmeyiz bile...

Oysa "Ne var işte kedinin teki" deyip geçmesek ve durup baksak, sokakta onca hırpalanmışlığa rağmen pembeliğini kaybetmemiş minik burunlarda, soğuktan kaşları çatılmış gibi duran gözlerde dünya hayatının uçsuz bucaksız hikmetleriyle yüz yüze geleceğiz...
Bundan eminim.

Bence, kedilere bakmalı... Sokaklarımızdaki, semtlerimizdeki kedileri görmezden gelmemeli... Ve sonra kedi deyip geçmemeli! Ne demiş atalarımız; iki kedi bir arslana pes ettirir.
Not: Bazıları "sen kediseversin, ben köpekseverim" türü ayrımlara bayılır. Şimdi benim hakkımda da aynı tür fikirler yürütecek olanlar için not ediyorum. Hayvanseverim. Sevdiğim köpekler de vardır. Kaplanın ideal aşkım olduğunu söyleyip geçerken, kimi rüyalarımda birbirinden güzel börtü böceğin dolaştığını, örümceklere bayıldığımı da aktarayım. "*

*Ajandamın arasında bir gazete köşe yazısı buldum...Haşmet Babaoğlu'nun 11 mart 2004deki yazdığı ucu eskimiş bir köşe yazısı..Ne kadar da bendi..

ALARGA GÖNÜL!... ALARGA!...




Büyük usta NAZIM HİKMET yazmış... ALARGA GÖNÜL diyor...Açıktan geç manasında...:))))Şiiri okuyun lütfen...Tek kelimeyle enfes bir anlatım..okurken insan kendisini gerçekten açık denizlere çıkan bir gemide zannediyor..:))Veya Ben öyle zannediyorum..:))))Çevirmesin senin kafanı gerigeride kalanlara doğru gidendümen suyunun köpüklü izleriÖfffffffff....Ne muhteşem bir dize...Arkana bakmadan gir...ve başını geri çevirme ..!!!!!!çoğu zaman yapmak isteyipte yapamadığımız bir durum değil mi???

Alarga gönül:

Demir al...

Kırmızı bir amiral gibİ

kaptan köprüsüne çık...

Karşında deniz:

kaşı çatık
sana bakan
kocaman mavi bir göz...

Alarga gönül,
palamarı çöz...
Amiral demir al...

Gönül kaptan köprüsüne çık...
Çayır kokusu alan
bir tay gibi kokla açık denizleri...

Çevirmesin senin kafanı geri
geride kalanlara doğru giden
dümen suyunun köpüklü izleri...
Alarga gönül,palamarı çöz...
Amiral demir al...
Sür gemiyi dalgaların gözüne...
kulak asma Fikretin sözüne...
Çocuğun anan olan:
denize inan...

Alarga gönül
daha alarga
daha alarga
daha daha!

Alarga gönül
alarga
.
.
.


YERÇEKİMLİ KARANFİL-EDİP CANSEVER


YERÇEKİMLİ KARANFİL

Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde

Oysaki seninle güzel olmak var

Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi

Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda

Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor
.
Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte

Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel

O başkası yok mu bir yanındakine veriyor

Derken karanfil elden ele
.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil

Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk

Birleşiyoruz sessizce

.

UMUŞ


ANLAYACAKSINIZ

Son ağaç kesildiğinde,

Son nehir kirlendiğinde,

ve son balık öldüğünde,

O zaman paranın yenmediğini

Anlayacaksınız

.

(Kızılderili bir dost)

MÜZİK GÖRSELLEŞMESİ

Müzik görselleşmesi sizlere şu sitedeki uygulamayı tavsiye ediyorum:
İmlecinizden dökülen mürekkep, güzel bir İspanyolca müzik eşliğinde coşuyor...
İyi seyirler...

Firekites - AUTUMN STORY - chalk animation

Tebeşirli animasyon...Müzik: Spunk Records

19 MAYIS 1919...19 MAYIS 2009

19 MAYIS 1919



19 MAYIS 2009





...İZİNİZDEYİM...

TÜRKAN HOCA VE BİRHAN KESKİN

Aksın, içimde bir nehir gibi
Dolanan keder
Unuttuğum, unutmaya çalıştığım ne varsa
Bende durmasın

İçimde öyle çok ki, her gidenden
biriktirdiğim melekler
.
zaman insafsızlık etmese
kederin oyduğu tarafımı sana getirsem
kalem beni tutmasa, anlatsam sana
siyah, simsiyah bir engerektir zaman
ve kış neler eder insana
nasıl yarım bırakır, ayırır parçalara
sense kışı yaşamadın daha
reddetim bütün kesinlikleri
kalbim bu hayale bir daha inansın diye
siyah... değişmiyor,
siyah hala nehir içimde
ve kalbim anlamıyor
adalet yok, niye?
Yıktığım, atladığım, söndürdüğüm
Bir yangın yerindeyim

İçimde sadece, dediğim gibi
Her gidenden biriktirdiğim melekler
.
Kalbimin üstünde bir daha hançer
.
Enstrümental / Birhan Keskin

SEZEN AKSU "KARDELEN"

* 18 Mayıs...Adapazarı sosyal hizmetlerde kaybedilen 2 can ve Türkan Hoca için...Bugün anlamsızım biraz...

Ne senden fazlayım

Ne senden az

Aynı macerada ayrı biraz

Gözle biçim biçim

Kalple anlar içim

Ayrı gayrı olmaz

Sen yoksan ben hiçim

Aç kardelen aç

Dağın olayım, suyun olayım

Göğün olayım aç

Her çiçeğin kar altından

Güneşe giden masalında

Yaşamak yeniden tazelenir

Yeniden anlamlanır

Işığa uzanırken kardelen

Kış rüyasından

Ümidin mucizesiyle

Sevince uyanır

Söz - Müzik : Sezen Aksu


Sezen Aksu - Kardelen

TÜRKAN SAYLAN

Uyku bir ölüm denemesi mi?...


Sabah uyandım, mutlu ve huzurlu olarak...Uykumun huzuru ile ölüm de bu kadar rahat mı diye düşündüm...Sonra....İlk duyduğum haber Türkan Saylan'ımı kaybettiğimdi...Hüzün sardı her yanımı...

Rahat uyuyacaksın biliyorum ebedi olarak...Huzur dol oralarda...Karı delen Kardelenler ve düşünen beyinler olarak ardındayız...Takipteyiz...

Her şey için sana teşekkür ediyorum...

Huzur dol oralarda...
Yüreğim ağlıyor buralarda...
t
ı
p
t
ı
p
.

GRİBİN DOMUZU TÜRKİYEDE...

Korkulan oldu işte...
İlk domuz grıbi vakası tespit edildi...ABDli bir karı koca...İstanbul'da...Tespit edildikten sonra odanın önüne önlem olarak üçlü bank konulmuş...
.

Ve Antalya'da havalimanında termal kameralar bürokrasi işlemlerinden geçene kadar geçen virüsler...Kimbilir kaç virüs girdi meçhul...Gemi ile gelenler...Kuşadası, Antalya...

Türkiye İstanbul havalimanından ibaret değil...

Paranoyak oldum, kimse ile öpüşmüyorum...Annemleri aradım Kaş'talar, koruyun kendinizi diyorum Ama nasıl???Bu sıcakta...

Geçmiş olsun...

Nokta

DÜNYA ÖNÜMÜZDEN GEÇEN BİR TREN Mİ?

Yaşam bir illüzyon mu, yoksa önümüzden gelip geçen bir tren mi?
Ya da bizlerde mi Titanik gemisi batarken hâlâ müzik yapan orkestranın birer üyesiyiz?
Değilse, dünyaya bir şeyler yapmaya mı geldik?
Dünya gerçekten de Shakespeare’in dediğince bir sahne mi, yani rolünü oynayan çekip gidiyor mu?
Trenin dışarıda ki inek mi ya da icindeki yolcu muyuz?
...

Sıradan karakterlerle, basit bir anlatımla yüzlerce soru sormayı başaran, size iç sesinizde çığlıklar attıran, gerçekten de çok büyük bir ustalıkla yazılmış, yönetilmiş ve oynanılmış bir eser izledim...öyle bir oyun ki, bana önce trene bakan bir öküz olduğumu hatırlattı sonra da öküz olduğum için mutlu olmamı sağladı...

*Titanik Orkestrası

EUROVISION



Bugün akşam Euorivison yarı finali yapılacak..Sabah gazeteleri göz gezdirirken Hadise'nin fotoğraflarına takıldım..Ve karar verdim..Her şey ilk çıktığında güzel...Özgün haliyle...Kendisiyle..
Üzerindeki kıyafet o kadar sırandı ki, yaratıcılık namına bir şey bulamadım..Bir de gözlerinde bıkkınlık hissettim...Biz niye böyleyiz??? Neden her şeyi çabuk tüketiyoruz...Anladım ki Hadise'yi de tüketmişiz...
Yukarıda Google'ın Eurovision tahmini var...Umarım iyi bir sonuç alırız..
Ancak benim düşünceme göre, şarkı ve Hadise yarışmaya katılmadan tükendiler bile...Patladılar...
DÜM yani..
TEK bir de...

SANSÜRE SANSÜR

SansüreSansür - 04 from adboy on Vimeo.

ANNELER GÜNÜ

Bugün anneler günü..
1955 yılından beri ülkemizde kutlanıyor.Amerika'da Jarvis adlı bir kızın, annesinin ölümüne alışamamasından dolayı, arkadaşları ile kutladığı bir gün.Daha sonra bu öneri 1908 yılında kongre tarafından kabul görmüş ve mayıs ayının ikinci pazarı anneler günü olarak kutlanmaya başlamış...
Elbette bizde de anneler günü mükellef bir kahvaltı sofrası ile kutlandı...
Tüm annelerin ve bu iç güdü ile yaratılmış tüm bayanların anneler günü kutlu olsun...


Annem - Candan Ercetin

GÖKSEL

Göksel: sesinde yok olduğum...

Yeni çalışması "Mektubumu Buldun mu?" tanıtmak için dün Okan Bayülgene konuktu...Albümündeki parçaları 70-80lerin hitleri...Tavsiye ederim...Yok oluyorsunuz, şimdiki zamandan...

Keyifli dinlemeler...


VazgectimSenden.com - Goksel - Kursuni Renkler

ANNEMSE;

Benim babam doktor...
Annemse;

hem doktor
hem öğretmen
hem kuaför
hem aşçı
hem doktor
hem mühendis
hem usta
hem ayakkabı bağlayacısı....
.
.
.
:)Bir sigorta reklamı bu günlerde izlediğim...Çok beğendiğim hem de...

Kimin annesi değil ki?

AİLELER YOK OLDU...NEREDE BAKAN?

5 gün oldu...
Tam 5 gün oldu..

O miniklerin annelerinin babalarının katledilişinin ardından 5 gün geçti...
Ve
Aileden sorumlu yeni bakan hanımefendimiz daha Bilge Köyüne gidemedi...

Ne yaman çelişki... Halkın vekili veya...?

Yazık, bakan olduğunuza ve seçildiğinize yazık...

Yazık...

Acı...

Nokta

NE GÜZEL OLURDU BU ÜLKEDE YAŞAMAK!

Akşam izlediklerimden sonra, değişmeyeceğine inandım..Hatta daha kötüye gideceğine...
Değişmeyecek...Yine bir gün katliam haberi ile uyanacağız...Televizyonda ki çocuklara ağlayacağız...Ama sadece ağlayacağız...
Düşünmeyeceğiz...Biz bu hale nasıl geldik düşünmeyeceğiz...Sadece izleyeceğiz...Uyutularak...
Oysa ne güzel olurdu bu ülkede yaşamak...Ne mutluluk olurdu...
Nokta.

HIDIRELLEZ

Bugün bahar geldi...Bize de geldi...

Hoş gelmiş...

HAYATA DAİR

Hergün 3 kişiye iltifat et.
Yılda en az bir kez güneşin doğuşunu seyret.
İnsanların doğum günlerini hatırla.
İnsanların gözlerinin içine bak.
Sık sık “lütfen” de.
Değerli takıları saklama, kullan.
Her baharda çiçek ek.
İlk önce sen “merhaba” de.
Hiçbir zaman okumasan da iyi kitapların olsun.
Kendine ve başkalarına karşı bağışlayıcı ol.
Ayakkabıların boyalı olsun.
Ne satarlarsa satsınlar, çocuk satıcılardan daima birşeyler al.
Her yıl 2 şişe kan bağışı yap.
Evde yapılmış tatlıları asla reddetme.
Sevinçleri erteleme.
Teşekkür mektuplarını geciktirme.
Hiç kimseden asla umut kesme, mucizeler hergün oluyor.
Öğretmenlere, itfaiyecilere ve gece bekçilerine saygı duy.
Mesleğinin dümenlerini öğrenmekle zaman yitirme, mesleğini öğren.
Zekanı eğlendirmek için kullan, başkalarıyla eğlenmek için değil.
Çocuklarını eğit ama sevgini göstermeyi de ihmal etme.
Asla kimseyi avukat olmaya teşvik etme.
Köprüleri atma.
Aynı nehri kaç kez daha geçmek zorunda kalacağına şaşıracaksın.
Birnine “Seni Seviyorum” deme fırsatını asla kaçırma.
Yeterli zamanım yok deme: Mustafa Kemal Atatürk, günü 24 saatti.
Dikkatini, işini büyütmeye değil, daha iyi yapmaya ver.
Atak ve cesur ol.
Birgün geriye dönüp baktığında yaptıklarından çok, yapmadıkların için pişmanlık duyacaksın. Keşke sözcüğü yerine, bir dahaki sefere demeyi dene.
Hem fikir olmadığın şeyi kavga etmeden söylemeyi öğren.
İnsanları banka hesaplarının büyüklüğü ile değil, kalplerinin büyüklüğü ile ölç.

Unutma!.. bir insanın en derin duygusal ihtiyacı, takdir edildiğini hissetmesidir.
İlk izlenimlerine güvenme.
Başkalarını değiştirebilme gücüne çok fazla güvenme.
Kaybedecek bir şeyi kalmamış insanlardan kendini kolla.
Çocuklarına herşeyin en iyisini veremediğin için üzülme.
Senin verebileceğinin en iyisini ver.
Başarılı bir evliliğin altında 2 şeyin yattığını unutma: Doğru insanı bulmak ve doğru insan olmak…


Jackson Brown: Hayata Dair

NERUDA

BATIYORSA HER GÜN

Batıyorsa her gün her gecede,

ışığın kapatıldığı bir kuyu olmalı orada.

Kuyunun derin karanlığının kenarına oturmalı

sabırla tutmak için batmış ışığı.

Pablo Neruda
Çeviren: İsmail Aksoy

DENİZ KIZLARININ GÖZYAŞLARI

Deniz kızlarının gözyaşlarını kehribarın barındırdığı doğru mudur?

Kuştan kuşa uçan bir çiçeğin adı ne olsa gerek?

Asla olmasın daha iyi değil midir geç olmasından?

Ve niçin karar verdi peynir Fransa’da büyük işler yapmaya?

Pablo Neruda
Çeviren: İsmail Aksoy
“Sorular Kitabı”ndan

DÖNÜŞÜR MÜ KELEBEK UÇAN BALIĞA?
Dönüşür mü kelebek uçan balığa yabancı bir ülkeye giderse eğer?

Öyleyse doğru değil yani, Tanrı’nın ayda yaşadığı?

Menekşelerin mavi gözyaşlarından kokusunu hangi renk barındırır?

Bir günde kaç hafta vardır ve bir ayda kaç sene?

Pablo Neruda
Çeviren: İsmail Aksoy
“Sorular Kitabı”ndan

BOOK CROSSİNG-KİTAP GEZDİRME

Book Crossing Amerika'da yeni bir moda cikmis: Birtakim mechul kisiler, kamuya acik yerlere birtakim kitaplar birakiyorlarmis.
'Marketten' alisveris ederken elini atiyorsun,birisi biskuvi paketleriyle cips paketlerinin arasina bir kitap yerlestirmis. Telefon kulubesine giriyorsun, telefonun yaninda birkitap... Define bulmak gibi!Roman, siir, oyku, deneme, artik bahtina necikarsa...Bu moda Italya'da ve Fransa'da da yayilmakta.Kitabi birakan kisi kimligini gizli tutuyor, kitabin parasini da helal ediyor. Tekricasi var, siz de okuduktan sonra buna benzer bir yere birakin da baskalari da yararlansinlar.Fakat bunu baslatan kisi belli: Ron Hornbaker adinda, Missouri eyaletinden birbilgisayarci. Bu olaya 'BookCrossing' deniyormus. 'Kitapgezdirme' diye mi tercume edelim.. Severseniz okuyun, sevmezseniz aynen buldugunuz yerde birakin. Okursaniz, numara verdikten sonra sizde oldugunuz yerde birakin lutfen..
03 / 2005 Turkbuku..'03.. Ucuncu kisinin bu kitabi biraktigini belirtiyormus. . Diger iki kisidenbiri Istanbul'da birakmis, digeri ise Bodrum'dabirakmis.. Ben aldim kitabi Istanbul'a geldim ve hala okuyorum. Bitirince ben de '04've nerede okumussam yazip birakacagim. . Megerse bu yeni adetmis..Ozellikle Londra'da cok yayginmis. Parklarda birakiyorlarmis okuduklarikitaplari insanlar.
Elinizdeki kitabi buldugunuz ilk noktaya birakmadan once http://www.bookcros sing.com/sitesini incelemenizi tavsiye ederim. Siteyegirince 2.5 milyon kitabin hala dolasmakta oldugunu goreceksiniz. Amaclari tum dunyayi bir kutuphaneye cevirmek!!!Kitaba bir etiket aliniyor, sisteme kitapla ilgili bir takimgiriliyor, bu etiket uzerinde ise bulana kitabin BookCrossing eylemi icersinde birakildigi, eger ulasim imkanivar ise sisteme bulunma ile ilgili ve eger eldegistirecekse bir sonra birakilacagi durak.. vs ile ilgili bilgiler veriliyor. Bu sayede kitabinizitakip edebiliyorsunuz. http://www.bookcros sing.comCafe'de, otel lobisinde, sinema'da kitapbulursaniz, sasirmayin hemen icinebakin, book crossing olabilir ..

CESARİA EVORA

1 fincan kahve yanında bitter çikolota...keyifler...

Doce Guerra - Cesaria Evora

FAİLİ MEÇHUL KIYAK İYİLİK PROJESİ

Geçenlerde Fikir Atölyesinde bir proje okudum ve çok hoşuma gitti.Aynen şöyle.Öncelikle projeye imza atan kişi; Tunç Kılınç.

Bu bir iyilik projesi.Amaç bir insana iyilik yapmak ve bu iyiliği ona kendinizi farkettirmeden gerçekleştirmek. Yani iyilik yapıp kek gibi “merhaba o benim” demek yasakmış.

Yapacağınız iyiliği daha komplike hale getiren ve bir tesadüf değil iyilik olduğunu gösteren tek şey; FMK kartıymış. İyilik yaptığınız zaman iyiliğe uğrayan kişi bu kartı da okumalı. Bu kartları da buradan bastırabilirsiniz.

Bence hoş bir proje.Free hugs ve bookcrossing projelerini hatırlattı ama FMK bence ikisinden de daha güzel.

Tunç Kılınç’a tebrikler. (Tunç Kılınç’ın proje hakkındaki röportajı da burada.)

NAZIM HİKMET RAN


SEVİYORUM SENİ


Seviyorum seni

ekmeği tuza banıp yer gibi

Geceleyin ateşler içinde uyanarak

ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi

Ağır posta paketini

neyin nesi belirsiz telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi

Seviyorum seni

denizi ilk defa uçakla geçer gibi

İstanbul’da yumuşacık kararırken ortalık

içimde kımıldayan birşeyler gibi

Seviyorum seni

Yaşıyoruz çok şükür der gibi.


Nazım Hikmet Ran

MERHABA


Merhabalar, bende blog dünyasına girmiş bulunmaktayım.:)

Artık benim de bloğum var.Laaa laa...Her telden çalacağım bloğumda; düşüncelerimi, sıkıntılarımı, sevinçlerimi,zevklerimi,yemek tariflerimi kısacası hayatıma dair her şeyi sizlerle paylaşacağım..

Görüşmek üzere...

YAKINDA...:)


Doce Guerra - Cesaria Evora

Kimim Ben?

Fotoğrafım
Antalya, Türkiye
Beni bir temmuz sıcağında sarmışlar..Onlar için bir gurur olmuşum..Büyüyüp doruğa çıkınca artık,iyi ki doğdum deyip durmuşum..Bana yalın incelik çok yakışır:).Yaşam bu düşüncelerde çakışır..çaresizlere herkesler bakışır, gücümle adımı korumuşum..sorardım babama şu nedir, bu nedir?..Okudum öğrendim bilim çok kökenlidir..Yaşamın yolları dikenlidir..bazen ellerimle yürümüşüm..Bir söylediysem iki kez dinlerim..aklımla kötülükleri önlerim..Dilerim iyi gün görürüm... ... Bu bloğu kendim için açtım bir de sevdiğim blokları tek elden okumak için...Onları okumak ve yorum yapmaktan, umarım kendimce bir şeyler karalamayı unutmam:)


Takip ettiklerim

N'oldu bu dolar?

Translate to ..Çevir istersen

Manşetler

Related Posts Widget for Blogs by LinkWithin

İzleyiciler

Sinemada Bu Hafta

EkleBunu Sosyal paylaşım Butonu
Bloglar Alemi - Yorum Blogları
EkleBunu RSS Ekle Butonu