Blog Widget by LinkWithin
Blog Widget by LinkWithin

03

Yaşamak nefes almak değil sadece. Yaşadığını hissetmek....
h
i
s
s
e
d
i
y
o
r
u
m
...

02*

.
.
.

Hiçbir şeye akıl yetiremeyen çocukların berrak sevinciyle sevdim.
.
.
.
*28.01.2010=sözlendim...BİZ' in 2. günü...

01

Sevdiğinle yaşamak güzel ama yaşam zor...

Uğraş ister birliktelik
ve çiçek gibidir sevgi..

Bilin ki sevginin can suyudur ilgi..
Kavga olacak doğal ki..

Sözcükler yüreğini delmezse hoştur dövüş sonrası barış...

Kişilikte olursa yarış, kim kimi sindirirse kazanır sanmayın.
Böylesi yarışta kaybeden kaybeder.
Kazanan da kaybeder.

Yaşamı paylaşmak, sevgiyi paylaşmaktır.
Anlaşmaktır.

Vermeden alınamaz tek şeydir mutluluk.
Önce ver; sonra al...
Aldığını vermek, ödeşme;
verdiğini almak, haktır.

Sevgi sıcak yataktır.
Sıcak uyumak yatağında dokunmaktır sevdiğine..
İnanın; çok zordur dokunmak, istemediğin tene!.

MUTLUYUM


ÇOK MUTLUYUM ÇOOOOOOK ....

Gülten AKIN

GÜLERKEN YÜZÜN

Gülerken yüzün
Dem çeken bir güvercinin sesini
İçin için büyüyen çimenleri
Baharda lunaparkı, bayramyerini
Ve alışkanlıklar dışında her şeyi
Gülerken yüzün
Aşıyor geçmişin acılarını
Kendini yarına değiştiriyor
Gülerken yüzün
Sanki çarmıhını kırmışsın
Senin ve ardından geleceklerin
Aylası alnına düşmüş gecenin
Oturmuş ağlıyor kendisi
Bunu öyle candan öyle yürekten
Öyle bir tutkuyla istiyorum ki
Aklımda hep öyle kalmalısın
...

SENİ SEVDİM

Seni sevdim,
seni birdenbire değil usul usul sevdim
"Uyandım bir sabah" gibi değil, öyle değil
Nasıl yürür özsu dal uçlarına
Ve günışığı sislerden düşsel ovalara
Susuzdu, suya değdi dudaklarım seni sevdim
Mevsim kirazlardan eriklerden geçti yaza döndü
Yitik ceren arayı arayı anasını buldu
Adın ölmezlendi bir ağız da benden geçerek
Soludum, üfledim,yaprak pırpırlandı
Ağustos dindi
Seni sevdim, sevgilerim senden geçerek bütünlendi

Seni sevdim, küçük yuvarlak adamlar
Ve onların yoğun boyunlu kadınları
Düz gitmeden önce ülkeyi bir baştan bir başa
Yalana yaslanmış bir çeşit erk kurulmadan önce
Köprüler ve yollar tahviller senetler hükmünde
Dışa açılmadan önce içe açılmadan önce kapanmadan önce
Nehirlerimiz ve dağlarımız ve başka başka nelerimiz
Senet senet satılmadan önce
Şirketler vakıflar ocaklar kutsal kılınıp
Tanrı parsellenip kapatılmadan önce

Seni sevdim.
Artık tek mümkünüm sensin


Türk ozanı (Yozgat 1933). Ankara kız lisesini (1951) ve Ankara hukuk fakultesini (1955) bitirdikten sonra çeşitli kurumlarda avukatlık ve öğretmenlik görevlerinde bulundu.Türk dil kurumunda çalıştı.İlk şiirleri 1952 den sonra Hisar ve Türk dili dergilerinde görünen Gülten Akın toplum içindeki kadının tedirginliklerini yansıttıktan sonra,şiirinde toplumcu açılıma yer verdi.Varlık dergisinin açtığı bir yarışmada (1955) birinciliği paylaştı.1992'de mehmet Fuatla birlikte sedat simavi vakfı edebiyat ödülünü aldı.Rüzgar saatı(1956)Kestim kara saçlarımı(1960)Sığda(1964)Maraş'ın ve Ökkeş'in destanı(1972)Ağıtlar ve Türküler(1976)İlahiler(1983)Sevda kalıcıdır(1991)

...

DÜŞLER



Düşler vardır satılmaz
Derinde anlatılmaz
Yüreklerden silinmez
Bazen de vazgeçilmez
Kapat gözlerini ve düşün
İpekten bir deniz
Pamuktan bir gökyüzü
İki tomurcuk yüreğimizde
Belki de sen ve ben ikimiz
Birbirinin farkında gözlerimiz
Düşüncelerimiz, olmayacak hayallerimiz
Ne alınır ne satılır
Para yerlerde sürünür
Geçtikçe şu günler
Anladıkça hayatı
Birçok şeyin değeri
Küçüldükçe küçülür

HER ŞEY SENİNLE GÜZEL

Her şey seninle güzel
yolda yürümek bile
Olmayacak düşlerin peşinde koşmak bile

Her şey seninle güzel
bu toprak bu taş bile
İçimdeki bu korku gözümdeki bu yaş bile

Beklenmedik bir anda
ayrılık gelip çatsa
Seninle paylaştığım tek bir gün yeter bana

Her şey seninle güzel
duyduğum bu ses bile
Yalnız içtiğim su değil aldığım nefes bile

Her şey seninle güzel
bu yağmur bu kar bile

Yüzümdeki gözyaşının izleri onlar bile

Beklenmedik bir anda ayrılık gelip çatsa
Seninle paylaştığım tek bir gün yeter bana
...
13.01.2010 00:18

evet
her şey senin' le güzel
sözler anlatamaz kalbimdeki yerini
nokta

Yalnız Oyuncaklara Yeni Arkadaşlar

Yeniyüksetepe Aktiffelsefe derneğinin Sosyal Sorumluluk Projeleri adı altında gönüllü olarak bazı faaliyetlerde bulunulmakta Yalnız Oyuncaklara Yeni Arkadaşlar da bunlardan biridir.

Antalya dışından mail grubu olup Oyuncak desteğinde bulunmak isteyenler Yeniyüksetepe'nin birçok ildeki şubelerine ya da Antalya ya gönderme şansı olanlar ise ilgili telefonla irtibata geçebilirler.

Yalnız oyuncaklar bu kez 5 Mart'ta "Şehit Jandarma Er Serhat Genç İlköğretim Okulu'na gidiyor.

Kampanyaya katılım için 26 Şubat'a kadar yalnız oyuncaklarınızı bize ulaştırırsanız GEA Gönüllülerinin oyuncakları onarması için vakit bırakmış olursunuz.Detaylı bilgi için 506 302 24 77 nolu telefondan bilgi alabilirsiniz.

Destekleriniz için şimdiden teşekkür eder mutluluk dolu günler dilerim.


www.antalya.aktiffelsefe.org
yeniyuksektepe.antalya@gmail.com
Balbey Mah. 439. Sok. No:3 Antalya(Doğu Garajı Start Otel'den mezarlığa doğru çıkan yolun üzerindeki Hilal Petrol'ün tam karşısındaki sokaktan girince görülen sarı ev.)
248 47 20 / 506 302 24 77
Aktif Felsefe, Aktif Yaşam!

AŞK VAR MI AŞK, SEN ONDAN HABER VER?

Boşver be yaşı başı!
Gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver?..
Şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan, sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna,
ondan haber ver?
Koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını.
Gelene geçene yol verme girsin diye içeri
ama gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna.
Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda,
ama aklını kaybedecek kadar bir aşk varsa avuçlarında,
bırak aksın yollarına.
Yağ geç,
yık geç,
kimse inanmazsa inanmasın.
Sen inan yüreğine...
hem ona geçmezse kime geçer sözün?..

Büyü büyü...
Bak ellerin ayakların kocaman,
aklın da maaşallah yerinde,
e ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye.
Akıllı ol, yüreğin gelir peşinden,
boşver yaşı başı,
aşk var mı aşk, sen ondan haber ver?

Takılmışsın yüzündeki gözündeki çizgilere.
O çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün.
Atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir kış günü.
Öl gitsin...
Parayı pulu savurup, bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır istediğin,
savrul gitsin...

Boş ver be yaşı başı,
kim tutar seni kim,
kendi yüreğinden başka kim?.

Aklını al da öyle git, ister yollara, ister odalara, ister kırlara bayırlara vur da git.
Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle, bırakmadıkça birine.
O biri de gelir gerçekten istediğin oysa, seveceksen ve öleceksen uğruna...

yaşa be, yaşa da öyle git, gireceksen toprağa...
yaş 70'e gelse bile, hayat daha bitmemiş, sen mi biteceksin?
çekeceksen bile bayrağı, 'yaşadım ulan dibine kadar' diyemeyecek misin?

...

ÖZLEDİM
Bugün eksilmekle meşgulüm...
Sensizlik kor kor yanarken buralarda
Üşümekle...
Ellerini özledim
Biz’i ısıtan öpülesi ellerini
İçime aşkın yanardağlarını döken, eriten gözlerini......
Bugün hırçın yağmurlar dökülüyor şehrin gözlerine
Yokluğunu anlamış gibi
Anlamsızlığına ağlar gibi...
Gözlerimin yoksulluğu sırılsıklam yanarken
Ben susuyorum...
Şehir üşüyor..
Baharını yitirmiş gibi......
Yoksun...
Dudaklarımda vuslat türküleri çatlamış
Hasret bağlamış haylaz, çocuksu halimi...
Çık artık!
Yine oyunbozanlık yap
Sobele sessizliğimi...
Sensiz öksüz çocuklara döndü bu şehir..
Sensiz kimliği bozuk nefeslerimin..
Sensiz yaşamak intihar artığı hayatlar gibi......
Hayatımın şahdamarı olmuşken sen
Rüyam oluşun yetmiyor bana..
Bak, yollarına dökülüyor ellerim
Gözlerim gözlerini istiyor..
İki gözüm..
Sevdiğim..
Özledim.....
Özledim....

SUNAY AKIN



GÖRÜLMÜŞTÜR

Ne yak
Mektubun ucunu,
Ne sevgini
Sayfalar dolusu
Dile getir....

Zarfı kapatırken yalnız,
Kuytu dudaklarını
Çokça değdir.....

yahşi batı


Dün akşam gittik Yahşi Batı' ya...Bel altı esprileri günlük hayatımda kullanmayan birisiyim..ancak küfürün yaşam kadar gerçek olduğuna inanıyorum...bu yüzden küfür var diye eleştirmeyeceğim ama gişe kaygısı yüzünden küfür yapma baskısı beni rahatsz ediyor...


filmde kahkahaları patlatamadım...ama güldüğüm anlar da oldu...ancak Cem Ylmaz' ın zekiliğini seviyorum ben...ince esprilerini...gösterilerini bu yüzden defalarca hala izleyebilirim...ama Yahşi Batı'yı bir kez daha izlemeyebilirim...


Aslına bakarsanız bel altı esprileri çoğu insan sevmese de çevremde ki insanların en çok güldüğü esprilerdir...Bu yüzdendir ki Cem de haklı...Gişe kaygısının olması elbette doğal...


Film de Amerika'da çekilmiş gibi idi...kostümler ve görüntüler ucuz durmamış hatta iyiydi bile...Ancak Vavien de ki sinema zevkini alamadım...Belki de beklentili gittiğim içindir, bilmiyorum...


Apaçi şiiri okuyan kız ve on dakika ara esprileri güldüklerimdendi...cola turka reklamlarını yapmak için esprileri colaya şartlamalarından hiç hoşlanmadım...


Sevgi'limin de söylediği gibi en azından Cem'i desteklemek için bile gidilebilir...Ancak ince Cem esprileri beklentisi olmadan, küfür eğlencesi için daha çok tercih edilebilir...

iyi ki varsın...

Güne
ve
hayatıma
değer

katan
şükredilesi
sevgi'lim...

iyi ki varsın...
iyi ki olacaksın...
.
.
.



müzik - sen dünyanın en güzel kadınısın izlesene.com

mavilere uyanmak...


ve şaka gibi
ve sarsak sarsak
ve kımıl kımıl bir yaşamaktır
MAVİLERE UYANMAK

en kesif karanlıklara kafa tutan
gözlerinin mavisine kuşanmak...
.
.
.

türküleri sev
yalan kahkahalardan uzak dur
canımın suyuyla yıka ellerini..
aklımın maharetiyle giydir
en mavi yerlerini...

senin adın buzul mavisi!
çünkü mavilerde uyur
benden sana geçen
sende beni kalkındıran ne varsa!

sevdiğim,
açlığımın uzak ufku

her sabah;
güneşten ne zaman işaret alırsan
ne zaman dar gelirse soluğun
böyle uzun sarılmaklara
fikrini kurcalarsa eğer
açık korkular
işte o zaman
mavilere mavilere uyandır beni...

CAN ÇEKER...


Vakti vardır…
Ve can çeker.

Ama berrak ve demli bir çaydan daha iyi olan şey, o çaya sohbet katan, lez...zet katan "insan"dr.

Yalnızlığa hüzün taşır çay… Sohbete muhabbet… Hayatın neresinde, ne şekil ve görüntüde olursak olalım; mesele şudur:

Bir bardak demli çayın yanında ne kıymetimiz var? Hangi insann bir bardak demli çayı için “hasretin adı” ve “katma değer”iyiz?

Vakti vardır..

Ve can çeker.

Can, çayı bahane edip insan ister. Profesör istemez, genel müdür hiç istemez… Makam ve mevki… Ve dahi şan ve şöhret… Ve dahi mal ve mülk sahibi istemez.

Aradığı insandır.

“İnsan” sıfatının yanında, som altına şekil katmak için sokuşturulmuş bakır kadar ehemmiyeti olmayan unvanları hesaba katmaz…

Ve can, insan çeker.

Bir bardak demli çayın her yudumunu, ab-ı hayata dönüştüren insan!

Bir daha mesele şudur:

Canımız kimi çeker ve kimin canı bizi çeker? Ve neden?

Hayattan aldığımız ve hayata kattığımız can sıkıntılarının çoğunun sebebi, maalesef değersiz şeylerden ibarettir. Ne bu dünyadan çekip giderken bizimle birlikte gelirler. Ne sonrası için işe yararlar. Üstelik, bir bardak demli çayın yanında bile, sahibini “beş kuruş” sahiplenmezler.

Su kaynar… Aşk ateşinde… Bir tutam çay yaprağıyla karışmak, vuslattır. Bu sıcaklığa…

Sonra aşkın rengidir ve demidir görünen.

Söyleyin şimdi:

Can kimi çeker?

Kimin canı bizi çeker?

Bu şiire kim bir mısra katar gönlünden?

Sohbeti kim demler?


nokta



Evlilik

Evlilik,
inanmadığım halde içerisinde 17 seneyi bitirdiğim bir kurum benim için..17 senede (abartmıyorum) 40 çift arkadaşımın son verdiği kurum ayni zamanda da…
Evliliğimin bu kadar uzun sürmesinin gizi belkide kuruma inanmamaktan geçiyor. Evliliği toplumun dayattığı şekilde yasamamaktan… Nedir bu dayatmalar?

Erkeğin muhakkak kadından yasça büyük olması, eğitim seviyesinin erkeğin lehine ya da en azından eşit olması bunların sadece ikisi…
Olmaz, yürümez diyor toplum… Erkek yasça büyük olmalı ki, kadına ‘hot’ dediğinde oturmalı kadın…Yada yumuşatıyorlar;
-Efendim kadın erkekten önce çöktüğü için (hani doğum falan) küçük olmalıymış yaşı…
Eğitimde de böyle.. Kadının çok okumuşu bilmiş olurmuş, evde kalmakmış layiki…. EŞiM BENDEN 2 YAS BÜYÜK; ne ‘hot’ dememe gerek kaldı 17 senede, ne de benden önce çöktü…
Yıllar içinde ben yaşlandıkça o gençleşti, -’Ooo Can bey kapmışınız çıtırı’ esprilerine muhatap dahi oldum

EŞiM 3 ÜNİVERSİTE BİTİRDİ; ben bi taneyi 9 senede bitirdim…Ne o bana bilmişlik tasladı, ne ben ona ezik baktım… Kulağa gelen müzik tekse de, onu oluşturan notalar farklıdır der Halil Cibran… Bunu unutmadık biz.

Ben konuşurken o dinledi, ben dinlerken o konuştu 17 sene.O öfkeliyken ben, ben öfkeliyken o ‘haklisin bitanem…’ dedik, Öfke bitip fırtına durulduğunda ‘ama bi de böyle düşün’ de dedik fikrimizi savunurken.

Farklı insanlar olarak görmedik birbirimizi, ayni amaç için savaşan neferlerdik bu hayatta…

Asla bilmedik ne kadar para kazandığımızı, ortak cüzdanımızdan gerektiği kadar aldık..
Ne kadar çalarsa çalsın masanın üstünde telefon , kim bu saatte arayan karşı cins diye sorgulamadık da ama…
Sevginin en büyük dostuydu bizim için ‘güven’… ve güvenin ardına saklanmış bir ’saygı’ vardı daima…

Ne kavgalar, ne badireler atlattık 17 senede… Eee ülkeler neler gördü, biz çekirdek aile mi sütliman yaşayacaktık…Bir gün öyle bir girdik ki birbirimize, ben ilk kez odamın dışında yattım bi gece, misafir odasında…Gece yarısı kapı açıldı esim;
-’Ne yapıyorsun burada?’ diye sordu kapının eşiğinden, ‘uyuyorum’ dedim buz gibi bi sesle… Gitti, gelmesi 1 dakikasını almıştı elinde yastıkla… ‘kay yana’ dedi daracık yatakta. ‘ne yapıyorsun?’ dediğimde ‘benim yerim senin yanın, sen gelmezsen ben gelirim’ dedi…Anladım ki o gece, en uzun kavgamız yat saatine kadar sürecek…
Ve bence doğrusu da bu…Özen gösterdik o günden sonra, evin her yerinde kavga ettik, yatak odamız hariç..Kırsak da zaman zaman kalplerimizi, asla kin tutmadık birbirimize…
Toplum kurallarıyla oynasaydık bu oyunu belki de 41 inci çift olacaktık o listede…Ama oyunun kurallarını biz koyduk… Nede olsa bizim oyunumuzdu,oynanan…

Evlilik; hesapsız içine dalınması gereken bir oyun bence…Topluma kulaklarını tıkayarak hemde… Ne benim, ne de bizim sözlerimizle…Sadece gönlünüzden geçtiğince…
Dediği gibi Ataol Behramoğlu’nun;‘…Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:Yaşadın mi büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına. Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır. Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana…

Hayat kısa gelen bir battaniye gibidir.Yukarı çekersin ayak parmakların isyan eder. Aşağı çekersin omuzların titrer . Ama yine de, neşeli insanlar dizlerini karınlarına çeker, rahat bir uyku uyumayı başarır……….
Can Dündar

03.01.2010

dün


k
ı
y
m
e
t
l
i
y
d
i
.
.
.

istiyorum...


sağlıklı bir beden ve ruh ile,
güneşli günler,

demet demet papatyalar,

yaratıcı fikirler,
bol kazançlar,
hoşgörülü yaklaşımlar,
iyimser bakışlar,
cesur girişimler,
renkli eğlenceler,
benzersiz hediyeler,
bitmeyen sevgiler,
lezzetli yemekler,
heyecanlı karşılaşmalar,
güzel filmler,
olağanüstü konserler,
kibar sürücüler,
samimi dostlar,

varlığı için şükredilen aileler,

yüreğimi yola getiren,

sevebilen ve sevilen bir eş,

iyi geceler,
iyi uykular,
tatlı rüyalar,
keyifli sabahlar,
gerçek iltifatlar,
sıcacık sohbetler,
uslu çocuklar ,
doğal güzellikler,
gülen yüzler,
upuzun geziler,
huzurlu günler,
içten teşekkürler,
zevkli alışverişler,
hatır soran arkadaşlar,
hoş mesajlar,
bol kahkahalar,
yeni heyecanlar,
düğünler,dernekler
eğlence ve tatlı sürprizler,
nefis tatlılar,
tarçınlı kurabiyeler,
elmalı kekler,
güzel kokan kahveler,
tavsan kanı çaylar,
buluşmalar, kavuşmalar,
sağlık, neş'e, bol para, bol şans,
yani özetle,


YAŞADIĞIMA DEĞEN BİR YIL!...

Kimim Ben?

Fotoğrafım
Antalya, Türkiye
Beni bir temmuz sıcağında sarmışlar..Onlar için bir gurur olmuşum..Büyüyüp doruğa çıkınca artık,iyi ki doğdum deyip durmuşum..Bana yalın incelik çok yakışır:).Yaşam bu düşüncelerde çakışır..çaresizlere herkesler bakışır, gücümle adımı korumuşum..sorardım babama şu nedir, bu nedir?..Okudum öğrendim bilim çok kökenlidir..Yaşamın yolları dikenlidir..bazen ellerimle yürümüşüm..Bir söylediysem iki kez dinlerim..aklımla kötülükleri önlerim..Dilerim iyi gün görürüm... ... Bu bloğu kendim için açtım bir de sevdiğim blokları tek elden okumak için...Onları okumak ve yorum yapmaktan, umarım kendimce bir şeyler karalamayı unutmam:)


Takip ettiklerim

N'oldu bu dolar?

Translate to ..Çevir istersen

Manşetler

Related Posts Widget for Blogs by LinkWithin

İzleyiciler

Sinemada Bu Hafta

EkleBunu Sosyal paylaşım Butonu
Bloglar Alemi - Yorum Blogları
EkleBunu RSS Ekle Butonu