yeniden merhaba
:-)))) OOO aman allahım 4 gün kafa toplama moalsı bir kaç ay almış sanırım...öncelikle ihmalim için özür diliyorum...
yeniden merhaba,
artık evli bir bayanım....ve aynı şekilde düşünüyorum....
sahteliklerden ve düşüncesizliklerden hoşlanmıyorum
nokta
;-) görüşürüz yeniden...
Çarşamba, Temmuz 14, 2010 | Etiketler: YAŞADIKLARIMDAN | 0 Comments
...
hiç bir sahtelikten...
mutsuzken mutluymuş gibi yapmayı...
mış gibi yaşamları da sevmiyorum...
iyi ki sevmiyorum...
kendimi seviyorum
.
.
.
(4 gün kafa toplama molası)
Çarşamba, Mart 10, 2010 | Etiketler: YAŞADIKLARIMDAN | 0 Comments
evlilik bu mu????
...
ve :-(
evlilik böyle bir şey demek ki,
kendin hakkında karar alamamak,
ya da çiftlerin birbirinin isteklerine saygı duymaması!...
demek ki tüm sihir burda bozuluyor...
birbirleri üzerinde güç gösterisinde bulunmak, hakimiyet kurmak...
arzuladığım böyle bir yaşam değil...
kimsenin üstünde güç gösterisinde bulunmak istemiyorum...ve kimsenin benim üstümde...
kocaman insanlarız...
kararlarımızı kendimiz ölçerek, biçerek alabiliriz...
çocuk değiliz...
sadece onu ezmemek için soruyorum bazen...ama belki de sorulmamalı...belki de herkesin uyardığı gibi alttan almamalı her şeyi...ya da karşındakini fazla düşünmemeli, ailesini de...
çünkü karşımdaki benim yerime kendini koyamadı ve inceliklerimi anlayamadı...
ben ne istediğimi biliyorum... kendine saygı duyan,kendine özen gösteren, ne olursa olsun heyecanını kaybetmemiş, düşüncelerime saygı duyan, sonsuz güvenebileceğim, bağırmak yerine konuşmayı tercih eden bir yürek istiyorum...o yüreği buldum diye evleniyorum ama umarım hayal kırıklığına uğramam...(uğrarsam da günler sonra yazarım ve okurum bu yazdıklarımı)
şaşırdım şu halime...hem de çok...kendimi ifade edemeyişime ve isteğime saygı duyulmayışına...
n'olursa olsun...
sonuç şu....
bir çocukluk hayalim, sırf kendini tatmin etmek için puf oldu!!!
bugün keyifsizim...
hem de çok...
kendimi anlatamayışıma da kızgınım...
zaman neler gösterecek bakalım...ilk şaşkınlıklarımı ardı ardına yaşıyorum bugünlerde...belki de her şey gösterildiği gibi değil... belki de düğün sabahı bambaşka birisi ile karşılaşacağım...endişeliyim...
hayırlısı olsun...
nokta...
(evliliğim ile kendim arasında seçim yapmak istemedim...hem evlenmek istedim hem kendim olmaya devam etmek...en doğal hakkımdı...merak ediyorum 20-30 yıl sonra erkekler soyadlarından vazgeçebilirler miydi?neden evlilikte kadın kendinden veriyor????)
Çarşamba, Mart 10, 2010 | Etiketler: YAŞADIKLARIMDAN | 0 Comments
talasemi testi
hain tırtıl hemşire....kolumu acıttıı...:-(
evlilik için talasemi testine kan verdim...
offffff...
acıyorrr...
kolum bir karış mosmor oldu, doktor bile şaşırdı...ufff yaaa....bugünlerde her şey ters gidiyor...
Salı, Mart 09, 2010 | Etiketler: YAŞADIKLARIMDAN | 0 Comments
UMUT
umut
Sen umut ol.
Umutsuzluğun kol gezdiği yollarda...
Yollarda engeller var,
yollar çamurlu ve karanlık sen ışık ol.
Işıklar sönebilir, ışıklar söndürülebilir.
Yüreğin var mı senin !!!
Varsa yüreğin, onu yak.
Işıklar söner, söndürülür
Bazı ışıklar söner, başka ışıklar...
Senin ışığın senden geliyor,
senden başkasının söndürmeye gücü yetmez.
Kendini yak; adın ateş böceği kalsın.....
Türküler söyle;
el ele tutuştuğun "ışık böcekleriyle" sevdalardan bahset...
Aşkın adını sen koy, isim babası ol.
Keşfedilmemiş iyilikler yap,
Bir telefon et...
bir mektup yaz...
bir kapı çal....
Çaldığın kapılardan kendini gösterme.
Gölge değil , sevinç bırak...
Işık bırak...
Aşk bırak...
Umutsuzluğun kol gezdiği yollarda 'umut ol'
Çaresizliğin dört döndüğü yerlerde 'çare ol'
Yollarda engeller var.
Yollar çamurlu ve yollar karanlık.
Işığı söndürülmüş yollarda;
sen ışık ol "sen" ışık ol...
Bir İnsanoğlu
Salı, Şubat 23, 2010 | Etiketler: YAŞADIKLARIMDAN | 0 Comments
Seni Seviyorum...
Seni Seviyorum...
Herkes, "ilk kendi yaşıyor" Sanmasa,
Sevdalar da tükenirdi,
Masalları da...
Sonsuza kadar
Sürdüğü bilinsin diye mi nedir,
Bittiği anlar ve ihanetler
Yazılmıyor kitaplara.
Zümrüt-ü Anka Kuşu da yalan aslında,
Kendini külünden yarattığı da...
Ferhat'ın Şirin, Aslı'nın Kerem için öldüğünü Kim gördü Allah aşkına?
"Sonsuza kadar sürsün" diyorsan "Bu sevda,"
O zaman sevgili,
O zaman vuslat yaşanmaya!
Sana yazacak bir sen bırak bana!
Öfkelerin orada kalsın!
Kaçamaklar hanesinde değil ismin
Anlasana!
Ömrümün tam ortasına
Kocaman harflerle yazmışım:
SENİ SEVİYORUM...
SENİ SEVİYORUM...
"Herkese söylediğin Bana söyleme" diyorsun...
Ama ne varsa sevdaya dair,
Bizden önce söylenmiş, biliyorsun.
Bize düşen, aşkı yalansız yaşamak...
Hadi uzatma da uzat ellerini,
Seni seviyorum...
Seni seviyorum...
Seni seviyorum..
Tayfun Talipoğlu
Pazartesi, Şubat 22, 2010 | Etiketler: BENİM ŞAİRLERİM | 0 Comments
Mutluluğun altın formülü
MUTLULUĞUN bir formülü var mı?
“Bana sorarsan bir tanımı bile yok” diyor Ümit...
Pazartesi, Şubat 22, 2010 | Etiketler: GÖZÜME TAKILANLAR | 0 Comments
MEVLANA
Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.
Olur ya ...
Kalp durur ...
Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur ...
MEVLANA
Perşembe, Şubat 18, 2010 | Etiketler: BENİM ŞAİRLERİM | 0 Comments
anneannemin melek olduğu gün!!!
canım anneannem!!!
beni izliyorsun biliyorum,
tüm dualarım seninle...
yaşattıkların ve bıraktıkların için teşekkürler...
seni seviyorum
.
.
.
Salı, Şubat 16, 2010 | Etiketler: YAŞADIKLARIMDAN | 0 Comments
sevgi'li ile sevgi ile nişanlanıyorum...
pır pır konamıyorum hiç bir yerlere!
nişanlanıyorum bugünnnnn...
sevgi'li ile sevgi ile...
Cumartesi, Şubat 13, 2010 | Etiketler: BİZ | 0 Comments
SİZİN, “BİZ” DEDİĞİNİZ NEREDE BAŞLAR, NEREDE BİTER?
Pazartesi, Şubat 08, 2010 | Etiketler: GÖZÜME TAKILANLAR | 0 Comments
insanlar da harflere benzer!
Harflerin, Düşüncelerin ve İnsanın Gücü!...
Harfler vardır; kimileri sesli kimileri sessiz…
Tek başlarına bir anlam ifade etmezler…
Doğru sessizlerle doğru sesliler bir araya gelir…
doğru kelimeler çıkar ortaya…
Doğru kelimelerle birlikte sessizler de seslilerde bir anlam kazanmaya başlar…
doğru fikirlerin tohumları atılır…
Doğru kelimeler kazandıkları bu anlamları güçlendirmek için bir araya gelip doğru cümleleri oluştururlar…
Doğru cümlelerle birlikte kelimeler daha anlamlı olmaya başlar…
doğru fikirlerin tohumları filizlenmeye başlar…
Doğru cümleler bir araya gelip doğru paragraflara…
doğru paragraflar doğru sayfalara… doğru sayfalar doğru kitaplara…
doğru kitaplar bilgelik okyanusuna dönüşür…
bilgelik okyanusu anlam arayışına rehberlik ederek bizi Öz’e ulaştırır!
Öz mutlak, sınırsız gücü barındırır! ü
Ve ihtiyacımız olan her şey Öz’de gizlidir!
Vaaayyy beee!
Bir harf nelere kadirmiş!!!
Bir kelimenin gücü harflerinin gücü kadardır!...
Bir cümlenin gücü kelimelerinin gücü kadardır!...
Bir paragrafın gücü…
………………………………………………..
Bir kişinin gücü de Öz’ünün gücü kadardır!
Pazar, Şubat 07, 2010 | Etiketler: GÖZÜME TAKILANLAR | 0 Comments
net ol!
.....
bugün şunu düşündüm...
insan çok karmaşık bir ruh hali...
insan beyni kurmaya başladığında offff offfff....
önünde durulmaz!!!
oysa her şey duru olmalı...
kızdığında kızdığını söylemelisin...
sevdiğinde sevdiğini...
net olmalı...
olabildiğince net...
kafada kurmadan düşündüğünü söyleyebilmeli...
iletişim böyle bir şey işte...
herkezin yapmak istediği ama yapamadığı
nokta
Cuma, Şubat 05, 2010 | Etiketler: YAŞADIKLARIMDAN | 0 Comments
05
Sen benim etrafımda
İç içe geçen daireler gibi
Bağımsız olsak
Ama çıkmasak birbirimizden
Sonra çarpışsak günün birinde bir yerlerde
Bölünsek birbirimize
Toplasak bütün sevinçlerimizi de
Dört işlem gibi olsak mesela
Toplanalım hep bir birimize
Çarpalım kalplerimizi de
Bölünelim bedenlerimizde
Çıksın bütün yollar ikimize
Sağlaması da kolay olsun
Senin eşitliğin bende
Benim bölünmüşlüklerim hep sende
Senin çarptıkların kalbimde
Topladıklarımız gözlerimizde
Olur mu dersin?
Kim bile bilir denemeden
Haydi başlayalım şimdiden
Topla sevinçlerini
Gel bana bekliyor olacağım
Tüm denklemleri çözmenin mutluluğuyla ...
Çarşamba, Şubat 03, 2010 | Etiketler: BİZ | 0 Comments
04
Seviyorum diyebilecek kadar cesaretimiz olsun.
Bahar kadar renkli, güz kadar sade hayatımız…
Kalbimize sığdıramayacağımız kadar şefkatimiz,
Yüreğimizde saklanamayacak kadar çok gözyaşımız olsun.
Hayatımıza kattığımız gürültüler kadar sessizliğimiz,
Sessizliğimizde anlam bulan düşüncelerimiz kadar sesimiz,
Sıkıntılarımızı hayra yoracak sıkı dostluklarımız,
Karamsarlığımızı huzura dönüştürecek içten dualarımız olsun.
Yusuf kadar iffetli nefislerimiz,
Yakup kadar sabırlı bekleyişlerimiz,
Meryem kadar masum duruşlarımız,
Muhammed’i (s.a.s) temsil edecek kadar samimi inancımız olsun.
Hayat kadar düşünülen ölümümüz,
Ölüm kadar anlamlaştırılan hayatımız,
Sonsuzluğa yelken açmış kederlerimiz kadar tebessümlerimiz,
Umutsuzluklarımız kadar umudumuz olsun.
Kudüs kadar direnen,
Bağdat kadar kuşatılan,
İstanbul kadar sevilen,
Medine kadar coşkulu,
Mekke kadar fethe layık,
Hira kadar sessiz ve vefalı,
Cudi kadar yaslı ve üzgün,
Vazgeçmeyen, yılmayan kalbimiz olsun.
Bahar kadar rengimiz,
Yaz kadar sıcaklığımız,
Güz kadar hüznümüz,
Kış kadar kaygılarımız olsun.
Hırslarımız kadar sorumluluğumuz,
Özlemlerimiz kadar bekleyişlerimiz,
Unuttuklarımız kadar hatırladıklarımız,
Umduklarımız kadar bulduklarımız olsun.
Rütbelerimizden daha çok adamlığımız,
Kibrimizden daha çok mütevazılığımız,
Kötülüğümüzden daha çok iyiliğimiz,
Karanlığımızdan daha çok aydınlığımız olsun
.
.
.
o
l
s
u
n
.
Salı, Şubat 02, 2010 | Etiketler: BİZ | 0 Comments
02*
.
.
.
Hiçbir şeye akıl yetiremeyen çocukların berrak sevinciyle sevdim.
.
.
.
*28.01.2010=sözlendim...BİZ' in 2. günü...
Cumartesi, Ocak 30, 2010 | Etiketler: BİZ | 0 Comments
01
Sevdiğinle yaşamak güzel ama yaşam zor...
Uğraş ister birliktelik
ve çiçek gibidir sevgi..
Bilin ki sevginin can suyudur ilgi..
Kavga olacak doğal ki..
Sözcükler yüreğini delmezse hoştur dövüş sonrası barış...
Kişilikte olursa yarış, kim kimi sindirirse kazanır sanmayın.
Böylesi yarışta kaybeden kaybeder.
Kazanan da kaybeder.
Yaşamı paylaşmak, sevgiyi paylaşmaktır.
Anlaşmaktır.
Vermeden alınamaz tek şeydir mutluluk.
Önce ver; sonra al...
Aldığını vermek, ödeşme;
verdiğini almak, haktır.
Sevgi sıcak yataktır.
Sıcak uyumak yatağında dokunmaktır sevdiğine..
İnanın; çok zordur dokunmak, istemediğin tene!.
Pazartesi, Ocak 25, 2010 | Etiketler: BİZ | 0 Comments
Gülten AKIN
Cuma, Ocak 15, 2010 | Etiketler: BENİM ŞAİRLERİM | 0 Comments
DÜŞLER
Kapat gözlerini ve düşün
İpekten bir deniz
Pamuktan bir gökyüzü
İki tomurcuk yüreğimizde
Belki de sen ve ben ikimiz
Birbirinin farkında gözlerimiz
Düşüncelerimiz, olmayacak hayallerimiz
Ne alınır ne satılır
Para yerlerde sürünür
Geçtikçe şu günler
Anladıkça hayatı
Birçok şeyin değeri
Küçüldükçe küçülür
Çarşamba, Ocak 13, 2010 | Etiketler: YAŞADIKLARIMDAN | 0 Comments
HER ŞEY SENİNLE GÜZEL
Her şey seninle güzel
yolda yürümek bile
Olmayacak düşlerin peşinde koşmak bile
Her şey seninle güzel
bu toprak bu taş bile
İçimdeki bu korku gözümdeki bu yaş bile
Beklenmedik bir anda
ayrılık gelip çatsa
Seninle paylaştığım tek bir gün yeter bana
Her şey seninle güzel
duyduğum bu ses bile
Yalnız içtiğim su değil aldığım nefes bile
Her şey seninle güzel
bu yağmur bu kar bile
Yüzümdeki gözyaşının izleri onlar bile
Beklenmedik bir anda ayrılık gelip çatsa
Seninle paylaştığım tek bir gün yeter bana
...
13.01.2010 00:18
evet
her şey senin' le güzel
sözler anlatamaz kalbimdeki yerini
nokta
Çarşamba, Ocak 13, 2010 | Etiketler: YAŞADIKLARIMDAN | 0 Comments
Yalnız Oyuncaklara Yeni Arkadaşlar
Antalya dışından mail grubu olup Oyuncak desteğinde bulunmak isteyenler Yeniyüksetepe'nin birçok ildeki şubelerine ya da Antalya ya gönderme şansı olanlar ise ilgili telefonla irtibata geçebilirler.
Yalnız oyuncaklar bu kez 5 Mart'ta "Şehit Jandarma Er Serhat Genç İlköğretim Okulu'na gidiyor.
Kampanyaya katılım için 26 Şubat'a kadar yalnız oyuncaklarınızı bize ulaştırırsanız GEA Gönüllülerinin oyuncakları onarması için vakit bırakmış olursunuz.Detaylı bilgi için 506 302 24 77 nolu telefondan bilgi alabilirsiniz.
Destekleriniz için şimdiden teşekkür eder mutluluk dolu günler dilerim.
www.antalya.aktiffelsefe.org
Balbey Mah. 439. Sok. No:3 Antalya(Doğu Garajı Start Otel'den mezarlığa doğru çıkan yolun üzerindeki Hilal Petrol'ün tam karşısındaki sokaktan girince görülen sarı ev.)
Pazartesi, Ocak 11, 2010 | Etiketler: GÖZÜME TAKILANLAR | 0 Comments
AŞK VAR MI AŞK, SEN ONDAN HABER VER?
Boşver be yaşı başı!
Gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver?..
Şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan, sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna,
ondan haber ver?
Koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını.
Gelene geçene yol verme girsin diye içeri
ama gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna.
Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda,
ama aklını kaybedecek kadar bir aşk varsa avuçlarında,
bırak aksın yollarına.
Yağ geç,
yık geç,
kimse inanmazsa inanmasın.
Sen inan yüreğine...
hem ona geçmezse kime geçer sözün?..
Büyü büyü...
Bak ellerin ayakların kocaman,
aklın da maaşallah yerinde,
e ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye.
Akıllı ol, yüreğin gelir peşinden,
boşver yaşı başı,
aşk var mı aşk, sen ondan haber ver?
Takılmışsın yüzündeki gözündeki çizgilere.
O çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün.
Atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir kış günü.
Öl gitsin...
Parayı pulu savurup, bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır istediğin,
savrul gitsin...
Boş ver be yaşı başı,
kim tutar seni kim,
kendi yüreğinden başka kim?.
Aklını al da öyle git, ister yollara, ister odalara, ister kırlara bayırlara vur da git.
Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle, bırakmadıkça birine.
O biri de gelir gerçekten istediğin oysa, seveceksen ve öleceksen uğruna...
yaşa be, yaşa da öyle git, gireceksen toprağa...
yaş 70'e gelse bile, hayat daha bitmemiş, sen mi biteceksin?
çekeceksen bile bayrağı, 'yaşadım ulan dibine kadar' diyemeyecek misin?
Pazar, Ocak 10, 2010 | Etiketler: YAŞADIKLARIMDAN | 0 Comments
...
ÖZLEDİM
Bugün eksilmekle meşgulüm...
Sensizlik kor kor yanarken buralarda
Üşümekle...
Ellerini özledim
Biz’i ısıtan öpülesi ellerini
İçime aşkın yanardağlarını döken, eriten gözlerini......
Bugün hırçın yağmurlar dökülüyor şehrin gözlerine
Yokluğunu anlamış gibi
Anlamsızlığına ağlar gibi...
Gözlerimin yoksulluğu sırılsıklam yanarken
Ben susuyorum...
Şehir üşüyor..
Baharını yitirmiş gibi......
Yoksun...
Dudaklarımda vuslat türküleri çatlamış
Hasret bağlamış haylaz, çocuksu halimi...
Çık artık!
Yine oyunbozanlık yap
Sobele sessizliğimi...
Sensiz öksüz çocuklara döndü bu şehir..
Sensiz kimliği bozuk nefeslerimin..
Sensiz yaşamak intihar artığı hayatlar gibi......
Hayatımın şahdamarı olmuşken sen
Rüyam oluşun yetmiyor bana..
Bak, yollarına dökülüyor ellerim
Gözlerim gözlerini istiyor..
İki gözüm..
Sevdiğim..
Özledim.....
Özledim....
Pazar, Ocak 10, 2010 | Etiketler: BENİM ŞAİRLERİM | 0 Comments
SUNAY AKIN
GÖRÜLMÜŞTÜR
Ne yak
Mektubun ucunu,
Ne sevgini
Sayfalar dolusu
Dile getir....
Zarfı kapatırken yalnız,
Kuytu dudaklarını
Çokça değdir.....
Cuma, Ocak 08, 2010 | Etiketler: BENİM ŞAİRLERİM | 0 Comments
yahşi batı
Perşembe, Ocak 07, 2010 | Etiketler: YAŞADIKLARIMDAN | 0 Comments
iyi ki varsın...
Güne
ve
hayatıma
değer
katan
şükredilesi
sevgi'lim...
iyi ki varsın...
iyi ki olacaksın...
.
.
.
Çarşamba, Ocak 06, 2010 | Etiketler: YAŞADIKLARIMDAN | 0 Comments
mavilere uyanmak...
ve sarsak sarsak
ve kımıl kımıl bir yaşamaktır
MAVİLERE UYANMAK
en kesif karanlıklara kafa tutan
gözlerinin mavisine kuşanmak...
.
.
.
türküleri sev
yalan kahkahalardan uzak dur
canımın suyuyla yıka ellerini..
aklımın maharetiyle giydir
en mavi yerlerini...
senin adın buzul mavisi!
çünkü mavilerde uyur
benden sana geçen
sende beni kalkındıran ne varsa!
sevdiğim,
açlığımın uzak ufku
her sabah;
güneşten ne zaman işaret alırsan
ne zaman dar gelirse soluğun
böyle uzun sarılmaklara
fikrini kurcalarsa eğer
açık korkular
işte o zaman
mavilere mavilere uyandır beni...
Salı, Ocak 05, 2010 | Etiketler: GÖZÜME TAKILANLAR | 0 Comments
CAN ÇEKER...
Ve can çeker.
Salı, Ocak 05, 2010 | Etiketler: YAŞADIKLARIMDAN | 0 Comments
Evlilik
Evliliğimin bu kadar uzun sürmesinin gizi belkide kuruma inanmamaktan geçiyor. Evliliği toplumun dayattığı şekilde yasamamaktan… Nedir bu dayatmalar?
Erkeğin muhakkak kadından yasça büyük olması, eğitim seviyesinin erkeğin lehine ya da en azından eşit olması bunların sadece ikisi…
Olmaz, yürümez diyor toplum… Erkek yasça büyük olmalı ki, kadına ‘hot’ dediğinde oturmalı kadın…Yada yumuşatıyorlar;
-Efendim kadın erkekten önce çöktüğü için (hani doğum falan) küçük olmalıymış yaşı…
Eğitimde de böyle.. Kadının çok okumuşu bilmiş olurmuş, evde kalmakmış layiki…. EŞiM BENDEN 2 YAS BÜYÜK; ne ‘hot’ dememe gerek kaldı 17 senede, ne de benden önce çöktü…
Yıllar içinde ben yaşlandıkça o gençleşti, -’Ooo Can bey kapmışınız çıtırı’ esprilerine muhatap dahi oldum
EŞiM 3 ÜNİVERSİTE BİTİRDİ; ben bi taneyi 9 senede bitirdim…Ne o bana bilmişlik tasladı, ne ben ona ezik baktım… Kulağa gelen müzik tekse de, onu oluşturan notalar farklıdır der Halil Cibran… Bunu unutmadık biz.
Ben konuşurken o dinledi, ben dinlerken o konuştu 17 sene.O öfkeliyken ben, ben öfkeliyken o ‘haklisin bitanem…’ dedik, Öfke bitip fırtına durulduğunda ‘ama bi de böyle düşün’ de dedik fikrimizi savunurken.
Farklı insanlar olarak görmedik birbirimizi, ayni amaç için savaşan neferlerdik bu hayatta…
Asla bilmedik ne kadar para kazandığımızı, ortak cüzdanımızdan gerektiği kadar aldık..
Ne kadar çalarsa çalsın masanın üstünde telefon , kim bu saatte arayan karşı cins diye sorgulamadık da ama…
Sevginin en büyük dostuydu bizim için ‘güven’… ve güvenin ardına saklanmış bir ’saygı’ vardı daima…
Ne kavgalar, ne badireler atlattık 17 senede… Eee ülkeler neler gördü, biz çekirdek aile mi sütliman yaşayacaktık…Bir gün öyle bir girdik ki birbirimize, ben ilk kez odamın dışında yattım bi gece, misafir odasında…Gece yarısı kapı açıldı esim;
-’Ne yapıyorsun burada?’ diye sordu kapının eşiğinden, ‘uyuyorum’ dedim buz gibi bi sesle… Gitti, gelmesi 1 dakikasını almıştı elinde yastıkla… ‘kay yana’ dedi daracık yatakta. ‘ne yapıyorsun?’ dediğimde ‘benim yerim senin yanın, sen gelmezsen ben gelirim’ dedi…Anladım ki o gece, en uzun kavgamız yat saatine kadar sürecek…
Ve bence doğrusu da bu…Özen gösterdik o günden sonra, evin her yerinde kavga ettik, yatak odamız hariç..Kırsak da zaman zaman kalplerimizi, asla kin tutmadık birbirimize…
Toplum kurallarıyla oynasaydık bu oyunu belki de 41 inci çift olacaktık o listede…Ama oyunun kurallarını biz koyduk… Nede olsa bizim oyunumuzdu,oynanan…
Evlilik; hesapsız içine dalınması gereken bir oyun bence…Topluma kulaklarını tıkayarak hemde… Ne benim, ne de bizim sözlerimizle…Sadece gönlünüzden geçtiğince…
Dediği gibi Ataol Behramoğlu’nun;‘…Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:Yaşadın mi büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına. Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır. Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana…
Hayat kısa gelen bir battaniye gibidir.Yukarı çekersin ayak parmakların isyan eder. Aşağı çekersin omuzların titrer . Ama yine de, neşeli insanlar dizlerini karınlarına çeker, rahat bir uyku uyumayı başarır……….
Pazartesi, Ocak 04, 2010 | Etiketler: GÖZÜME TAKILANLAR | 0 Comments
istiyorum...
güneşli günler,
demet demet papatyalar,
yaratıcı fikirler,
bol kazançlar,
hoşgörülü yaklaşımlar,
iyimser bakışlar,
cesur girişimler,
renkli eğlenceler,
benzersiz hediyeler,
bitmeyen sevgiler,
lezzetli yemekler,
heyecanlı karşılaşmalar,
güzel filmler,
olağanüstü konserler,
kibar sürücüler,
samimi dostlar,
varlığı için şükredilen aileler,
yüreğimi yola getiren,
sevebilen ve sevilen bir eş,
iyi geceler,
iyi uykular,
tatlı rüyalar,
keyifli sabahlar,
gerçek iltifatlar,
sıcacık sohbetler,
uslu çocuklar ,
doğal güzellikler,
gülen yüzler,
upuzun geziler,
huzurlu günler,
içten teşekkürler,
zevkli alışverişler,
hatır soran arkadaşlar,
hoş mesajlar,
bol kahkahalar,
yeni heyecanlar,
düğünler,dernekler
eğlence ve tatlı sürprizler,
nefis tatlılar,
tarçınlı kurabiyeler,
elmalı kekler,
güzel kokan kahveler,
tavsan kanı çaylar,
buluşmalar, kavuşmalar,
sağlık, neş'e, bol para, bol şans,
yani özetle,
YAŞADIĞIMA DEĞEN BİR YIL!...
Cuma, Ocak 01, 2010 | Etiketler: YAŞADIKLARIMDAN | 0 Comments
İKİ SIFIR BİR SIFIR DUASI...
Bu yeni zamanda...şöyle devam ediyor:
AMİN
Perşembe, Aralık 31, 2009 | Etiketler: YAŞADIKLARIMDAN | 0 Comments
VAVİEN
Pazartesi, Aralık 28, 2009 | Etiketler: GÖZÜME TAKILANLAR | 0 Comments
AVATAR
Pazartesi, Aralık 28, 2009 | Etiketler: GÖZÜME TAKILANLAR | 0 Comments
NİCE MUTLU YILLARA!...
Pazartesi, Aralık 28, 2009 | Etiketler: YAŞADIKLARIMDAN | 0 Comments
uzlaşmak değil anlamak...
Pazar, Aralık 27, 2009 | Etiketler: AKLIMA TAKILANLAR | 0 Comments
Asla Kabul Etmeyeceğim Tek Şey
Bakın şimdi;
Eğer karşınızdaki insanda heyecan yoksa, bilinki bitmiştir işi.
İşte eleştirin esas şimdi!
Heyecanının bittiği gün, acilen heyecanlanmalısındır ki hayata dönesin, ömrün uzasın!
Eğer bir gün bu güzelim ülkede, bu güzelim ülke için heyecanlananlar kalmaz ise, insanlar heyecanlarını kaybederlerse, heyecansız insanlar ülkesi olursa bir gün burası, sonumuz esas o zaman gelir bence.
Bu da aklımıza kazınsın iyice!
O yüzden asla, ama asla, ne bana ne de bir başkasına:
“Bu ne heyecan yahu, sakin ol hele!” demeyin ve bence olaki heyecansızsanız siz de, acilen kendinize heyecan duyacak bir şey edinin.
Herhangi bir şey. Neyse ne!
Bir insan yaşadığı aşk için heyecan duymuyorsa dibine kadar aşık değildir,
Bir insan yaptığı iş için heyecan duymuyorsa, çok zor durumda demektir.
Öyledir...
Hem inanın bana, hayatta heyecan duyulacak sonsuz sayıda şey var.
İnsan havada uçan kuşa bakıp heyecan duyabilmelidir aslında.
Yaşadığının farkına varmayı bilebiliyorsa,
Her anın kıymetini bilmeyi tercih ediyorsa.
Siz yeter ki heyecanınızı korumayı, ona yüreğiniz gibi bakmayı bilin, gerisinden korkmayın.
Hep!
Her dakika.
Kimisi anlam veremiyor buna. Çocukça, şımarıkça, sapıkça ve aptalca buluyor mesela.
Nasıl bulurlarsa bulsunlar kardeşim.
Ben böyleyim ve heyecanı kalmayanlar için üzülmeye devam edeceğim.
Herkesi heyecanlandırmaya çalışmaya da devam edeceğim, kendi çapımda.
Ha şimdi bunları okumuşken bir dönüp düşünün bakalım;
Sizi neler heyecanlandırıyor ve siz nelerden heyecanlandığınızı unutmayı tercih ettiniz?
Olmuştur yapılmıştır bir hata.
İnsanız nasıl olsa...
Ama,
Henüz vakit varken, hemen farkına varın derim.
Hatanın neresinden dönerseniz kardır ya,
Başlayın acilen heyecanlanmaya!"
Cuma, Aralık 25, 2009 | Etiketler: GÖZÜME TAKILANLAR | 0 Comments
2010' 6 kala!!!
yeni yıla 6 kala; mutlu yaşamın beş sırrı bana göre şöyle;
Birinci Sır: Kendine Karşı Dürüst Ol! ( her zaman)
İkinci Sır: Hiçbir Şeyden Pişman Olma (asla)
Üçüncü Sır: Sevgi Dolu Ol (hayat sevgidir, sevgiyi kaçırırsan inan hayatı da kaçırırsın!)
Dördüncü Sır: Anı Yaşa (şimdi! şimdi! şimdi!...geçmiş ve geleceğe odaklanma...)
Beşinci Sır: Aldığından Daha Fazlasını Ver( yanında asla bir şey götüremiyorsun...tecrübe ile sabit dört yanda...sen en iyisi arkanda bir şeyler bırak...
Sonuç: :-) uygula artık ne duruyorsun
nokta
.
Cuma, Aralık 25, 2009 | Etiketler: AKLIMA TAKILANLAR | 0 Comments
DAHA İYİ OLMAK İÇİN...
Cuma, Aralık 18, 2009 | Etiketler: GÖZÜME TAKILANLAR | 0 Comments
Herkesin bir kimsesi bir de kimsesizliği...
“… Bir zamanlar kendime: ‘Hayatı anlamak mı, hayatı yaşamak mı?’ diye sormuş ve anlamayı, dahası anlamaya çalışmayı ve anladıklarımı da yazmayı seçtiğimde, orada kimsesizliğimin, kimselerimden hakiki olduğunu bütün çıplaklığıyla görmüştüm; ben aslında o gün bugündür kimsesizim… Bu yüzden birileri, olsa olsa kimsem değil, kimsesizliğim oluyor benim…Hayat ve ilişkiler, kimsesizliğinizi kavramanız için çok fırsat sunar size; gerisi size kalmıştır…Ya inanır ya da avunmayı sürdürürsünüz.Bu konuda gerçekten özgürsünüzdür. ”
“…Deliler, şizofrenler, filozoflar ve şairler dışında herkesin bir ‘kimsesi’ vardır; tabii bir de genellikle yok sayılan kimsesizliği… Çünkü insan, hep kimsesine bakan, kimsesizliğini ise inadına yadsıyandır… Bu yüzden ‘derdini söylemekle ona çare bulmanın aynı şey olmadığını’ anlayıncaya dek, hep ağlaya sızlaya koşar dururlar kimselerine; çünkü insan, sürekli avunması ve avutulması gereken bir varlıktır.”
[Yılmaz Odabaşı, Herkesin bir kimsesi bir de kimsesizliği]
Perşembe, Aralık 17, 2009 | Etiketler: GÖZÜME TAKILANLAR | 0 Comments
OLUR BAZEN
Olur bazen;
Sonlar, kendi saçmalıklarına dönüşmek için vardır.
Başında olanlara bakmaya mecalin kalmadan, rüzgârın tuhaf sersemliği, seni bir oraya, bir buraya uçurmaya çoktan başlamıştır.
“Ne yapalım, uçalım bari” diyebilmekse; elindeki kelimelerle kurulabilecek, en anlamlı cümledir.
Olur bazen,
Boşuna koştuğunu sanırsın ardından; durduğunda, hayat yine senden önce davranmıştır. Ah ulan dersin ben bu hayatın taa…
Olur bazen Ellemeyiniz…
Olur bazen;
Hayat kimileri için daha zor geçer, kimileri için ön koltuğa ayrılmış gazi şıklığında oysa, kimileri içinse sadece geçer, olması gerektiğinden, imkanlar dahilinin toplamı neyi verirse artık.Bitmesine yakın korkar mı insan? Tuhaf… Ne korkusu, büyük bir şölen olmalı… Heyecanlı…
Olur bazen;
Olabildiğince zerresin hayatın içinde, olabildiğince küçük belki de, her neyse; sürüklendiğini sanırsın, tırnak aralarında deriler; tutunduğunu sanmıştın oysa, tutunulmayacak ne varsa tırnaklamışsın bilmeden, intikam alırcasına…
Olur bazen;
Kiraz mevsiminin kısalığındandır, istediklerinin, bir diğerini ilgilendirmeyişi…
Olur bazen;
Ardını döndüğünde tuzu kalır, sonra posası, sonrasında kazımak için bir spatula; gerisi tamamen senin el becerin… Neyse, olur bazen; çok düşünmemeli.
Nokta
Çarşamba, Aralık 16, 2009 | Etiketler: AKLIMA TAKILANLAR | 0 Comments
???
mış gibi hayatlar...
bana uzak...
hem de çok uzak...
beni seviyorum
.
Cumartesi, Aralık 12, 2009 | Etiketler: YAŞADIKLARIMDAN | 0 Comments
birini sevmenin doğru zamanı?...
Perşembe, Aralık 10, 2009 | Etiketler: YAŞADIKLARIMDAN | 0 Comments
SADE-LOVERS ROCK
SADE - Lovers Rock
Cuma, Aralık 04, 2009 | Etiketler: KULAĞIMA TAKILANLAR | 0 Comments
Benim Bahçem:-)
Bunca zaman arasında çok güzel bi şey yaptım...
kendi bahçemi...
Organik tarıma takmış durumdayım; bu yüzden kendi yiyeceklerimi üretmeye karar verdim..Ve onların tadından aldığım zevki hiç bir şeyle paylaşamam...
İşte benim bahçem;
Biliyorum hiç bir şeye benzemiyor başlangıçta ama çok güzel oldular ki görmelisiniz...
Bu da Şukufe:-)
Bunlar da salatalıklarım...
Pazar, Kasım 08, 2009 | Etiketler: YAŞADIKLARIMDAN | 0 Comments
NOA
Smile, without a reason why
Love, as if you were a child
Smile, no matter what they tell you
Don't listen to a word they say
'Cause life is beautiful that way
Pazar, Kasım 08, 2009 | Etiketler: KULAĞIMA TAKILANLAR | 0 Comments
ÖZDEMİR ASAF
Çok küçük bir yalanı
Çok büyük bir orantıda
Dinlediniz mi?
Çok büyük bir yalanı
Çok yalın bir doğrultuda
Söylediniz mi?
Gecikmiş bir gizlemi,
Birikmiş bir özlemi
Sakladınız mı?
Gelmeyecek bir gideni,
Olmayacak bir nedeni
Beklediniz mi?
Bir gerçeği erken,
Bir açlığı tokken
Anladınız mı?
Hep mi hep ölecekmiş gibi,
Hiç mi hiç ölmeyecekmiş gibi
Yaşadınız mı?
Yalanı sürmeye sürmeye,
Yanlışı görmeye görmeye
Saklandınız mı?
Doğruluğun yönünde,
Doğruların önünde
Aklandınız mı?
Ortamsız bir yaşamda,
Yaşamsız bir ortamda
Harcandınız mı?
Özdemir ASAF
Cumartesi, Haziran 06, 2009 | Etiketler: BENİM ŞAİRLERİM | 0 Comments
OSMAN KONUK
HERHANGİ BİRİNE
şairleri öldürsek ne iyi olur
sade ve aptal görünürüz belki birazcık
ıslatmayan yağmurlukların
buruşmaz kumaşların sandırdığı güvenlik
sabah şehre giriyoruz, kahramanlar yaşıyor
nehirde sıçrayan balıklar varmış
evlerde lacivert gözleriyle artis gibi anneler
kolejli çocuklara masallar anlatırmış
"gökten hiçbirşey düşmedi"
bütün kötülüklerin kaynağı kelimeler
kötülük bir kelime, sözlüğün ortasında
yeri çok sağlam
şairleri öldürmeliyiz derim
sade ve aptal görünürüz belki birazcık
huzursuz kızlarla, sinirli erkeklerle dolu sokaklar
çok sıkıcı; doğruysa
dördümüze de uzun ömür
sadakat erdemi biçen el falcı
öldürsek ne iyi olur, bakarsın birden biter
kredi kartı borçları
tanrı grevde olmalı dedirten fotoğraflar
şairleri durmadan öldürmeliyiz
kesin değil çünkü
kendilerini sokak fenerlerine asmaları.
kendi en yükseğinden itilince herkes incinir
yağmacıların ortasızlığı
güneş yanığı bir suratın ortasızlığı
çekirdeksiz mandalinaların ve çekirdeksiz kadınların ortasızlığı
biri bana söylesin
geldiysem ordaysam gerçekten
bitirelim şu işi
herkese benden
geçmemiş gelmemiş olmamışlardan bahsederdim
basit bir el hareketiyle bitirilmemiş
akşam eve dönmese de hiç merak edilmemiş
espriler iyi, kadınlar çekirdeksiz, kimse ümraniye’de oturmuyor
boğaz manzaralı bir resimde oturuyor
kimse ne kadar çok incinmiyor, bitirelim
bu balık bir çocuk tüfeğiyle vurulmuştur diyorum
herkese benden
bunu hep kullanmak istediğimden değil,ağızsız bir çığlık
ağızsız bir çığlık
herkese benden kendi etinden
bana
geçmemiş gelmemiş olmamışlardan
bir zaman, hiçbir etikette aralık 08 gibi saçma sapan bir şey yazmayan
neden çıkmayalım bu özürlü takvimden
aptalların gramerinden, mitoloji filan bilenlerin
noktalı virgülü hep en doğru yere: ah belinda filminden
yüzünü buruştur ve bunu kimseye açıklama
tek başına bilemediğin, tek başına bilemediğini…
kimseye açıklama
elmayı soyma, dilimleme ama dilimlenmiş bir elma hakkında
kasıkların çamaşırlarca kandırılması hakkında
peynirli poğaçalardaki peynirin yetersizliği hakkında
kendi yüsekliğinden itilip düşürülenin incinmesi hakkında
bitirelim şu işi
bitirelim
geçmemiş olmamış gelmemişlerden geçelim
-hadi geçtik
ilk büfeden birkaç tane alabilirim
peynirli poğaça, tüfek, kalem;
yirmi at ve bir
rum kızı
peki: bir roman taslağı için kötü
hemen oracıkta adımı veriyorum
her kırkbir saniyede on bebek doğuyor
her elliiki saniyede onu ölüyor
bu on ısrarından hemen vazgeç
kayıtlara geçmeyen onbirinciden
geçme
işte aşağıda boş bir çerçeve
yazmak çizmek bedava
o en parlak cümleni, bilinmeyen hünerini
herkese benden
KIR DÜĞÜNÜ
80’lerin slow şarkılarıdır sebep biraz da
İnsanları sömürgecilerine benzeten
Keten takımlar, tango, fiyonklu masa örtüleri
Dersu uzala’dan dersler çıkarmak
Gelin Bilkent’te iç mimari, baba koç’ta genel köle
Her gramı çok değerli elliiki kilo anne
Zaten amaç elliiki yıl sonra
Hiç bakılmayacak fotoğraflarda en iyi yeri kapmak
Bir Kutlu hikayesine giremeyecek tipler işte
Damat her şeyi kaydediyor
El kamerasıyla gerdeğe girmek deyimini bilmiyor çünkü
Oluyor böyle şeyler salaklık endüstrisinde
Dilekler tekrarlanır, müzik tekrarlanır
Belki yakışırdı beyaz bu kadar tekrarlanmasa
O kötü gülümsemeye verilmez bu kadar para
Gelin habersiz; bu düğün daha önce de yapıldı
Yeminli örnek deyimini bilmiyor çünkü
Benimle tekrar edin!
İlk beş sene çocuk istemeyecekler
İkinci beş yıl nasıl geçti anlamadan
Üçüncü beş sene de çocuk onları istemez
Bir sürü albüm, bir sürü diyet kupürü, bir sürü…
Ankastre mutfağında aval aval bakınarak
Bu bakınma daha önce de yapıldı
Gelinliği faize sevim’den annesi şahit
Oysa he şey çok özel olacaktı geline göre
Her şey çok genel oldu sonucu niye
Bağlamı farklı ama eren’le konuştuyduk
Arjantin’e aşık olur, almanya’yla evleniriz
Beyaz Savunma, Pan/Heves Kitaplığı (sayfa 17)
İYİYDİK
iyiydik. penyelere inanıyorduk
doğum günü şarkılarına, pastalara ve mumu üfleyen kişiye
iy ki doğmuş olmanın neşeli gerekliliğine
kimyaya, ölçü ve tartı aletlerine
inanıyorduk adı fatma, fatma'ya hemen inanıyorduk
sergio leona'ya, elektrik enerjisine
adı ali, ali'ye niçin inanmayalım
iyiydik
ikinci tokatları kültürel fark kuramıyla açıklıyorduk
birincisi doğaçlamaydı zaten üçüncü tokat ama insan haklarına aykırı
insan haklarına inanıyorduk
jonh locke'a ve john wayne'e
bir yerden bir yere gitmeye inanıyorduk
montlara, pamuk tarlalarına, virginia tütününe
ölülerin yönetimindeki dirilerin savaşına
ama en çok penyelere
"lili marlen şarkısı ne kederlidir" aldık, kabul ettik;
çok kederlidir buralarda bir yerdeydi,
ona da inanıyorduk her neydiyse zaten şüphe yok inanmamıza
el kameralarına, merhamete;
reno toros'a nerdeyse iman edecektik
üretimden kalkmasa
iyiydik penyelere inanıyorduk.
monogamiye ve sürprizlere
sürpriz diyen bir ağzın kibirli büzülüşüne
bikini adasına ve bahçıvan pantolonlara
kremlere ve troçki'nin dürüst biri olduğuna
nedense kiraz zamanına, tanpınar'a
istanbul dünya başkentidir cümlesine ve kepekli pirince
kayıp kardeşlere, ölü dillere, mühendislere
kayıp kardeş fikrinde kulağa hoş gelen bir şey yok mu
jodie foster'a;
hep beraber elmalılı tefsirine,
bir kısmımız çok azımız karabaş tecvidine terlemeye,
rutubete, madonna'ya
vatan değerli bir arsadır, millî emlakçılara
devlet demiryollarına ve halkın karayollarına
çift güllü yasin kitaplarına
mor beyaz afyon çiçeklerine değil ama
bir daha: çift güllü yasin kitaplarına
kendine iyi bak dileklerine;
görüşürüz niye görüşeceksek
şadırvanlara, antik dünyaya;
roma ve üç kıtaya
sözleşmelere ve sosyal sigortalara
yerlere tükürmemeye
-göklere tükürebilirsiniz-
israiloğulları israilkızlarını öldürürken
iyiydik, penyelere inanıyorduk
.
Osman Konuk
Cuma, Haziran 05, 2009 | Etiketler: BENİM ŞAİRLERİM | 0 Comments
KAAN KOÇ / ÜÇÜNCÜ PERDE
Üçüncü Perde
başımda bir boşluk var,
gökyüzü diyorlar
şırıltıda gözlerim,
tanrı savaşları, perde üç
berekettir diyor, babilli köylü
iyidir toprağa.
dünyaymış göğsümdeki sancı.
sokaklara bakıyorum hepsi içine kapanık
çöpünü başıma döküyor valantin taskin,
yine chopin çalacak, piyanoda nocturne bu gece
birden bütün sesler kesilince
tarlabaşı'nda alırım soluğu.
gökyüzü başımsız
başım bomboş.
kime söylesem,
geçer diyorlar,
dünya hali.
Kaan Koç, "Çok Tanrılı Sular" kitabından.
(2006'da Cemal Süreyya şiir ödülü kazanan şiir dosyası)
Çarşamba, Haziran 03, 2009 | Etiketler: BENİM ŞAİRLERİM | 0 Comments
TOPLUMSAL CİNNET
Salı, Haziran 02, 2009 | Etiketler: YAŞADIKLARIMDAN | 0 Comments
ÖYLESİNE
Pazartesi, Haziran 01, 2009 | Etiketler: YAŞADIKLARIMDAN | 2 Comments
PABLO NERUDA-II
Kraliçe seçtim seni.
Senden boylu, boylular var.
Durular var, senden duru.
Güzeller var, daha güzel.
Ama kraliçe sensin.
Yürürsün sokaklarda
Kimse tanımaz seni.
Kimse görmez kristal tacını,kimse bakmaz
geçerken ayağına serdiğim
o görünmez
kızıl altın kilime.
Ve görünce seni
Çığrışır tüm ırmaklar
Bedenimde,Çanlar
Titretir gökyüzünü,
Ve bir ilahi doldurur evreni.
Yalnızca sen ve ben
Yalnızca sen ve ben, sevgilim,
Kulak ver ve dinle
Pablo Neruda
Cumartesi, Mayıs 30, 2009 | Etiketler: BENİM ŞAİRLERİM | 0 Comments
NİELS HAV
Aptallar dolaşıp duruyor dünyada
rüzgarın etkisiyle, açılıp kapanan
...
Nükte
Doğru sözcüğü bulamadan,
bir ömür geçirebilir insan
sözcüklerin eşliğinde.
Macar gazetelerine sarmalanmış
zavallı bir balık gibi tıpkı:
öncelikle ölüdür,
Macarca bilmez üstelik.
Niels Hav (d.1949, Danimarka) Çeviren: İsmail Haydar Aksoy
...
KARANLIKTA KERTENKELE AVLAMAK
Cinayetler işlendiği sırada biz
farkında bile değildik göl kıyısında yürürken.
Sen Szymanowski’den söz açtın,
köpek bokunu didikleyip duran
bir kargayı inceledim ben.
Tutsağız kendi içimizde her birimiz
önyargılarımızı koruyan
bir cehalet kabuğu kuşatmış çevremizi.
Dünyayı bir bütün olarak görelim diyenler
Himalayalarda yaşayan bir kelebeğin
etkileyebileceğine inanırlar bir kanat çırpışıyla
Güney Kutbu’nda iklimi. Belki doğrudur.
Ama tanklar daldı mı bir yerden içeri
et ve kan damlamaya başladı mı ağaçlardan
kalmaz ki teselli.
Gerçeği aramak, kertenkele avlamaya benzer
karanlıkta. Güney Afrika’dan geldi üzüm,
pirinç Pakistan’dan, hurma ise İran ürünü.
Sınırlar açık olsun diyenleri destekliyoruz
meyve ve sebze için,
ama kıvırıp kaçmaya çalışsak ne kadar
kıçımız yine de arkamızda hep.
Gazetelerin içlerine gömülüdür ölüler,
etkilenmeksizin oturalım diye
cennetin dış mahallelerinde bir sıraya
ve kelebekler görebilelim diye düşlerimizde.
(Türkçesi: Kemal Özer – Gülşah Özer)
...
BENİM MÜTHİŞ KALEMİM
Kullanılmış bir kalemle
yazmayı yeğlerim ben
sokakta bulduğum
ya da hediye dağıttığı bir tükenmezle
bir elektrikçinin
bir benzinci ya da bir bankanın.
Salt bedava diye değil,
düşünürüm ne katacağını da ondan
böylesi bir kalemin yazma eylemine,
bir emeği katacaktır, bir çalışkanlığı,
nitelikli işçilerle büro çalışanlarının terini
ve gizemini bütün varoluşun.
Dolmakalemle özenli şiirler yazardım eskiden
-hiçbir şey hakkında olan arı şiirler-
şimdiyse dışkı olsun istiyorum kağıdımda
gözyaşı ve sümük olsun.
Şiir o sinameki insanlar için değildir!
Dow Jones endeksi kadar dürüst olmalı bir şiir
yani gerçeklik ile blöften bir karışım.
Nelere fazla duyarlı olmuştu ki insan?
Çok az şeye.
Bunun için bono piyasasından ayırmam gözümü
ve o ciddî kağıtlardan. Borsa da
gerçekliğe ilişkin – tıpkı şiir gibi.
Bu yüzden böylesine mutlu ediyor beni
bu tükenmez, bir bankanın hediye dağıttığı
ve benim kapkaranlık bir gecede bakkalın kepenkleri
önünde bulduğum. Köpek sidiği kokuyor hafifçe
ve müthiş yazıyor.
(Türkçesi: Kemal Özer – Gülşah Özer)
...
Niels Hav,
"Danimarka 1949 yılında Lernvig’de doğdu. Danimarka’nın yaşayan en güçlü şairlerinden biri olarak tanınmaktadır. Biz Buradayız adlı şiir kitabı pekçok ülkede ses getirmiştir.Yayımlanan 5 şiir kitabı ve 3 kısa öykü kitabı bulunmaktadır. Şiirleri dolayısıyla Czeslaw Milosz ve Les Murray ailesine, öyküleri dolayısıyla Anton Çehov ailesine dahil olduğunu belirtmektedir. Eserleri onu aşkın dilde çevrilen şair, en büyük açılımını Kanada’da yapmıştır. Avrupa başta olmak üzere, Asya, Güney ve Kuzey Amerika’da pekçok ülkeyi gezmiştir. Eserleri Arapça, İtalyanca, Türkçe ve Çince’ye de çevrilmiştir. Danimarka Sanat Konseyi Şiir Ödülü başta olmak üzere birçok ödüle değer görülmüştür. Piyano sanatçısı Chiristina Bjorkoe ile evli olan Niels Hav, halen Kopenhag’da yaşamakta ve geçimini yazar olarak sağlamaktadır. "
Cumartesi, Mayıs 30, 2009 | Etiketler: BENİM ŞAİRLERİM | 0 Comments
Kimim Ben?
- TANAYca
- Antalya, Türkiye
- Beni bir temmuz sıcağında sarmışlar..Onlar için bir gurur olmuşum..Büyüyüp doruğa çıkınca artık,iyi ki doğdum deyip durmuşum..Bana yalın incelik çok yakışır:).Yaşam bu düşüncelerde çakışır..çaresizlere herkesler bakışır, gücümle adımı korumuşum..sorardım babama şu nedir, bu nedir?..Okudum öğrendim bilim çok kökenlidir..Yaşamın yolları dikenlidir..bazen ellerimle yürümüşüm..Bir söylediysem iki kez dinlerim..aklımla kötülükleri önlerim..Dilerim iyi gün görürüm... ... Bu bloğu kendim için açtım bir de sevdiğim blokları tek elden okumak için...Onları okumak ve yorum yapmaktan, umarım kendimce bir şeyler karalamayı unutmam:)
Saat Kaç, Hangi Gündeyiz?
Arşivim
Takip ettiklerim
-
1 gün önce
-
1 hafta önce
-
3 hafta önce
-
7 ay önce
-
2 yıl önce
-
2 yıl önce
-
3 yıl önce
-
-
5 yıl önce
-
6 yıl önce
-
6 yıl önce
-
6 yıl önce
-
6 yıl önce
-
7 yıl önce
-
7 yıl önce
-
7 yıl önce
-
7 yıl önce
-
7 yıl önce
-
8 yıl önce
-
8 yıl önce
-
8 yıl önce
-
9 yıl önce
-
9 yıl önce
-
9 yıl önce
-
9 yıl önce
-
9 yıl önce
-
9 yıl önce
-
10 yıl önce
-
10 yıl önce
-
10 yıl önce
-
10 yıl önce
-
11 yıl önce
-
11 yıl önce
-
11 yıl önce
-
11 yıl önce
-
12 yıl önce
-
12 yıl önce
-
12 yıl önce
-
12 yıl önce
-
12 yıl önce
-
13 yıl önce
-
13 yıl önce
-
14 yıl önce
-
14 yıl önce
-
14 yıl önce
-
15 yıl önce
-
15 yıl önce
-
15 yıl önce
-
15 yıl önce
-
15 yıl önce
-
15 yıl önce
-
15 yıl önce
-
15 yıl önce
-
16 yıl önce
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
N'oldu bu dolar?
Takip Ettiğim Gezginler
-
ARABAYLA POLONYA5 yıl önce
-
-
MADRİD - 410 yıl önce
-
pabucu yarıım, çık dışarıya oynayalııım13 yıl önce
-
Bitirirken...17 yıl önce